Deizm Nedir? Deist Ne Demektir?

0
1685
Deizm Nedir? Deist Ne Demektir?

Deizm Nedir? Deist Ne Demektir?

Deizm nedirDeist ne demektir? Gibi sorulara cevap veriliyor.

Deizm bir felsefi görüştür. Deizm bir Yaratıcı’nın varlığını kabul eder ancak peygamberliği ve ahireti inkar eder. Deizm mutlak bilgiye ulaşmada vahye ihtiyaç duyulmasını kabul etmez ve Yaratıcı’nın varlıkları başıboş bıraktığını iddia eder. Bu felsefi görüşte olan kişiye deist denir.

Deizm kolaylıkla çürütülebilecek bir görüştür. Bir görüşün çürütülmesi ispat ile mümkündür. Deizmin bir yanılgı olduğu ise aklen ve bilimsel olarak ispatlanabilir. İslam’ın tek doğru din olmasının ispat edilmesi deizmi ve İslam’a aykırı olan tüm görüşleri çürütür.

Din Neden Gereklidir ve Vardır? Neden İslam Tek Doğru Dindir?

Yaratıcı’nın kainatı yarattıktan sonra kainatı bırakması, çekilmesi mümkün değildir çünkü kainatta her an çok sayıda varlık yokluk sahasından varlık sahasına çıkmaktadır. Kainatta her an yaratılış mevcuttur. Eğer sadece kainatın varlığı Allah’a havale edilir, insanın varlığı meni gibi vasıtalara bırakılırsa o meninin bilinçli, düzgün yapılı, ölçülü bir insan yapacak kadar ilme, kudrete sahip olduğu kabul edilecektir. Bunu ise deistler dahil hiçbir insan kabul etmez. Demek ki; kainatı yoktan var eden Allah olduğu gibi zamanı, mekanı, zaman ve mekan içerisindeki tüm olayları, hâlleri, hareketleri yaratan, varlık sahasına çıkartan da Allah’tır. Demek ki; Allah kainatı da kainatta var olmakta olan hareketleri, hâlleri, olayları da yaratandır. Demek ki; Allah kainatı başıboş bırakmamıştır.

Peygamberliğin Gerekliliği

İnsan aklı karanlıkta bir yıldız böceği gibidir. İnsan, bir Güneş’e dayanmaz ise yolunu bulamaz. Akıl, kainatta var olan bilgilerin milyonda birini bile elde edememektedir. Akıl, hafızada var olan bilgileri her zaman kusursuz bir şekilde, kişiye istediğini verebilecek bir tarzda kullanamaz. İnsan aklı okyanusta bir damla gibidir. Hafızası ve olayları algılama kuvveti en gelişmiş olan insanlar bile kainattaki pek çok olayı ve durumu anlayamaz. Böylesine âciz olan insan aklı hayatın gayesini, insanın nereden geldiğini, insanın vazifesinin ne olduğunu, kainatın neden var olduğunu, insanın nereye gideceğini tek başına, vahiy olmadan bilemez. Cüz’i irade sahibi olan varlıklar hakikati kendi başlarına bulamazlar.

Bir Güneş gerekir ki; karanlıklar aydınlansın. İnsanları Güneş gibi aydınlatan Peygamberler mutlak doğru bilgiyi külli irade sahibi olan Allah’tan alırlar.

İnsanlar fen ilimlerini öğrenmek için okula giderler. Akıl sahibi olan öğrencilerin ellerinde ders kitapları vardır. Ancak ellerindeki ders kitaplarına rağmen öğrenciler öğretmenlere ihtiyaç duyarlar. Peki şimdi soralım: Elde mevcut olan kitaplara rağmen bir fen ilminin, bir sanat dalının bir meselesini öğrenmek için bile öğretmenlere ihtiyaç duyulur iken, şu gördüğümüz karışık, büyük, derin kainat kitabının açıklayıcılarına, öğreticilerine ihtiyaç duyulmaz mı?

Bir turistik yere gidildiğinde elimizde broşürler vardır. Ancak bu broşürlere rağmen bize o bölgeyi tanıtacak rehberlere ihtiyaç duyarız.  Demek ki; kendi aklımız ve elimizde mevcut olan o broşürler bize o bölgeyi tam olarak anlamamızda yardımcı olamaz. Bir küçük, sırlarla dolu turistik bölgenin anlaşılması için bile rehberlere ihtiyaç duyulur iken milyonlarca sırlar içeren şu karmaşık kainat kitabını bize açıklayacak rehberlere (peygamberlere) ihtiyaç duyulmaz mı?

Kainattaki varlıklar vazifelere sahiptirler.

Şuursuz yıldızlar belli bir yörüngede hareket eder. Şuursuz, ilimsiz Güneş bizi tanımaz, bize merhamet etmez ancak bizim ve canlıların ihtiyaçlarını karşılar. Merhametsiz bulutlar vasıtasıyla ölü toprak dirilir, canlıların ihtiyaçları karşılanırÂciz arılar vasıtasıyla lezzetli, faydalı bal nimeti üretilir. Âciz inekler vasıtasıyla kanlar arasından süt nimeti üretilir. Peki şimdi soralım: Şuursuz, ilimsiz, merhametsiz varlıklar vazifelere sahip iken şuur sahibi, ilim sahibi olan insan vazifesiz kalabilir mi? 

“Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” 16/68

Bir arıya, bir Güneş’e, bir ağaca ilham edip onlara görevlerini öğreten Allah’ın; akıl sahibi, irade sahibi olan insana hayattaki görevini öğretmemesi mümkün olabilir mi? 

Arıya ilham eden Allah; peygamberlere de vahiy göndermiştir.

Kainat, hayat için yaratılmıştır. Hayat ise Hayy-ı Kayyum-u Ezeli’nin bir büyük cilvesi, mükemmel nakışı ve harika sanatıdır. Madem daimi olan ahiret hayatı, Resullerin gönderilmesiyle ve Kitapların indirilmesiyle kendini gösterir. Eğer Kitaplar ve Peygamberler olmazsa, o ezeli hayat bilinmez. Nasıl ki bir adamın söylemesiyle, diri ve hayatlı olduğu anlaşılır; öyle de bu kainatın perdesi altında olan gayb aleminin arkasında söyleyen, konuşan, emir ve yasak edip hitap eden bir Zatın kelimelerini, hitaplarını gösterecek olan, Peygamberler ve ellerinde nazil olan Kitaplardır.” Asa-yı Musa (Risale-i Nur) 

Zerrelerden yıldızlara kadar tüm kainat hikmetli, sanatlı bir şekilde yaratılmış bir kitap gibidir. Bu kainat kitabının mânâlarını ders verecek muallimler, liderler, rehberler, aydınlatıcı zâtlar ise peygamberlerdir.

Allah, kainatta yarattığı güzel eserler ile kendisini tanıttırır ve nimetler ihsan ederek kendisini sevdirir. Bunun karşılığında ise kulların kulluk vazifelerinin neler olduğunu elçileri vasıtasıyla şuur sahiplerine bildirir.

Ahiret hayatının ispatlarından birkaçı:

Ahiret hayatının varlığını Risale-i Nur’un Haşir Risalesi bölümü onlarca delil ile, aklı tam tatmin ederek ve hiçbir şüpheye yer bırakmayarak ispat etmektedir. Bu konuda Haşir Risalesi bölümünün okunmasını tavsiye ederiz. Ayrıca ahiretin varlığını ispat eden yazıların bulunduğu şu bölüme de bakılabilir:

 

Deistler Allah’ın varlığını inkar etmezler ancak Allah’ın, kullarını başıboş bıraktıklarını iddia ederler ve kainatı kurulmuş ve bırakılmış bir saat gibi görürler. Deizmin bu görüşü tutarsız ve mantıksızdır çünkü bir Yaratıcının insanları başıboş bıraktığını iddia edenler Yaratıcı’ya söven, Yaratıcı’yı inkar eden kulların pek çok zevk alarak yaşamasını ve hak ettikleri cezaları görmemesini Yaratıcı’nın izzeti ile açıklayamazlar. Eğer deistler Yaratıcı’nın izzet sahibi olduğunu inkar ederlerse o zaman Yaratıcı’ya isyan eden, Yaratıcı’ya inanmayan, Yaratıcı’ya söven kulları Yaratıcı’nın cezalandırmaktan âciz olduğunu kabul edeceklerdir. Bu ise mantıksızdır çünkü ilah âciz olamaz ve âciz olan varlık ilah olamaz. Eğer Yaratıcı’nın varlığına inanılıyorsa Yaratıcı’nın izzet sahibi olduğuna inanmak da zaruridir. Yaratıcı’nın izzet sahibi olduğuna inanmak ise Yaratıcı’nın insanları başıboş bırakmadığını ve asi kulların hak ettikleri cezaları göreceklerini kabul etmeyi gerektirir.

Bir komutan ordudaki asi askerleri, bir sultan saltanatındaki asileri cezalandırırken şu kainat sarayında yıldızları ve atom parçacıklarını muntazam bir ordunun askerleri gibi hareket ettiren sonsuz izzet sahibi bir Zât’ın insanı başıboş bırakması, isyankar kullara hak ettikleri cezayı vermemesi mümkün olabilir mi?

“Hiç mümkün müdür ki: Bir saltanat, bâhusus böyle muhteşem bir saltanat, hüsn-ü hizmet eden mutilere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın. Burada yok hükmündedir. Demek başka yerde bir mahkeme-i kübra vardır.” Sözler (Risale-i Nur)

Bir Yaratıcı abes, hikmetsiz bir iş yaratamaz. Hikmetsiz iş yapmak âcizliğin göstergesidir. Demek ki; Yaratıcı’nın hikmetsiz iş yapması imkansızdır. Allah hikmetsiz iş yaratmaz. Allah insana sonsuza kadar yaşama isteği vermiştir. Eğer bir sonsuz ahiret hayatı olmasaydı bu durum Allah’ın her şeyi hikmetle yapması ile çelişirdi. Demek ki; bir sonsuzluk diyarı olmak zorundadır.  

Kaynak : Mektebi Suffa.com

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.