Dine Uymak Niçin Gereklidir?

0
1992

Dine Uymak Niçin Gereklidir?

Dine Uymak Niçin Gereklidir-ikra ilim meclisi

Bil ki, Allah Teâlâ’yı tanımanın tafsilâtı uzundur. Bu gibi kitaplara sığmaz; insanları -misafir iken- Allah Teâlâ’yı tanımaya teşvik yönünden, bu anlatılan miktar kifayet eder. Kadrini anlatmak yeter. Saadetin tamamı, Allah Teâlâ’yı bilip kulluk hakkını eda etmekle olur. Allah Teâlâ’yı bilmenin, insanların mutluluk kaynağı olduğunu daha önce açıklamıştık. Allah’a kulluk etmenin, saadet sebebi olması da şöyledir:

İnsan hayatının ölümle sonuçlanacağı mukadderdir. İnsan ölünce, Allah Teâlâ ile beraber olacaktır. (Dönüş-varış ancak O’nadır.) Bir kimse, bir kimse ile devamlı kalırsa, onun saadeti, o kimseyi çok sevmesindendir. Sevgisi arttığı nispette, saadeti de artar. Çünkü, sevgi arttıkça, sevgiliyi görmenin zevki de artar.

Allah Teâlâ’nın dostluğu, ancak O’nu tanıyıp çok anlamakla kalbe hakim olur. Çünkü herkes gönül bağlayıp sevdiğini çok anar, çok söyler. Onu ne kadar çok anarsa, o kadar sevgisi artar.

Zikir kalbe, ancak ibadete devam etmekle hakim olur.

Kendini ibadete vermesi de ancak şehvet bağlarının kalbinden kopmasıyla olur.

Şehvet bağlarının kalbinden kopması da, ancak günahtan el çekmekle olur.

Günahlardan el çekmek de, kalbin boşalmasına, dikkatli toplu bulunmasına sebep olur.

Kulluk ve ibadet etmek ile de, zikir (Allah’ı anma) çok olur.

Bunların ikiside muhabbet sebebidir. Muhabbet de, saadet tohumudur.

Allah Teâlâ, bu manayı şöyle ifade buyurur:

“Şüphesiz temizlenen, Rabbinin adını anıp namaz kılan kurtulmuş olacak.” (A’lâ Sûresi, âyet: 14-15).

Bütün işlere ibadet demek, doğru değildir. Belki ancak bazısına ibadet demek doğru olur. Bütün arzu ve isteklerden el çekmek câiz değildir. Belki mümkün de değildir. Çünkü insan yemek yemezse, ölür. Çiftleşmezse, nesli kesilir. O halde bazı arzulardan el çekmek doğru olur, bazısından el çekmek doğru olmaz. O halde caiz olanı olmayandan ayırmak için, belli bir sınır lâzımdır. Bunun da izahı şudur: İnsan şu iki hâlden ayrılmaz:

Ya kendi aklı, arzu ve içtihadına uyarak bir şeyi kendi fikriyle seçer, yahut başka yolla seçer. Kendi fikir ve içtihadıyla tercih yapmasının doğru olması imkânsızdır. Çünkü, arzu ve isteği ona hakim olunca, hak ona gizlenmiş olur; arzusuna uygun olan her şey, ona doğru sûretinde görünür. Şu halde, tercih dizgini onun elinde olmayıp başkasının elinde olması gerekir. Herkes, tercih dizginine sahip olamaz. Belki bu işi ancak çok basiretli insanlar yapar. Bunlar da peygamberlerdir.

O halde, Şer’i Şerife uymak, dinin hükümlerine bağlı kalmak saadet yolunun kaçınılmaz vazifesindendir. Kulluk anlamı budur. Kendi tasarrufu ile şeriat sınırını aşan kimse, şüphesiz helâk uçurumuna yuvarlanır. Bunun için Allah Teâlâ buyurdu ki:

“Kim Allah Teâlâ’nın çizdiği sınırı aşarsa, kendine zulmetmiş olur.” (Talâk Sûresi, âyet: 1).

Kaynak; İmam Gazali, Kimyay-ı Saadet, Cilt 1, syf: 69,70.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.