Gençlik ve Moda

0
1309

Gençliğimizi birçok bakımdan sıkıntıya atan hususlardan birisi, “moda”dır.

 

Moda, dört mevsime göre değişebilmektedir. Giyimde, saç tipinde, ev eşyaları ve takılarda, dekorasyonda ve hayat tarzına etki eden her şeyde meydana gelen sık değişikliklere “moda” deniyor.

Gençlerin modayı tâkip etmesi, zevklerine ve gelir seviyelerine göre değişiyor. Senede bir değişiklik yapan olduğu gibi, bir toplantı veya düğünde giydiği elbiseyi bir daha giymeyenlere de rastlanıyor.

Güzellikler ve hikmet dini olan İslâmda bu mânâda bir “moda” anlayışı yoktur. Ama, değişim ve yenilik vardır.

İslâm, dünyevî ve nefsî isteklerden kaynaklanan modaya niçin olumsuz yaklaşmaktadır?

Çünkü, modanın temel esprisi olan sürekli ve sık değişim, israfa sebep olmaktadır. İsraf ise dinimizde yasaktır. Rabbimiz, “Yeyiniz içiniz, israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah, müsrifleri sevmez” buyurmaktadır. (A’raf: 31)

Moda, gerçek ve zarurî bir ihtiyaçtan değil, his ve hevâdan, zevk ve sefâdan kaynaklanmaktadır.

Modanın kaynağı dünyevîliği esas alan Batıdır. Bunların dinî bir kaygısı yoktur. Bu yüzden “moda” olarak ortaya çıkan bir şey, bizim temel dinî prensiplerimizle çatışabilmektedir.

Meselâ, tesettüre uygun olmayan elbiseleri hiçbir şekilde giymek câiz değildir. Çünkü, farklı ölçülerde de olsa belirli yerlerini örtmek erkek ve kadın için farzdır.

Modanın özünde başka milletlere benzemek esastır. Mü’minler ise, başka milletlere benzemekten men edilmişlerdir. Yüce Peygamberimiz (a.s.m.), “Kim bir millete benzerse o onlardandır” (Ebû Dâvud, Libas: 5) buyurmuştur.

Hadislere dikkat edilirse, Peygamberimizin (a.s.m.) ibâdetlerin günü ve tarzı hususunda bile başka milletlere muhâlefet ettiği görülür.

Bunun için mü’min bir genç, başka bir milletin giyimini, saç tipini, eğlence şeklini, hayat tarzını taklit edemez.

Bu hususta Bediüzzaman Hazretlerinin sâdeleştirerek aldığımız şu ifâdeleri çok ibretlidir:

“Ey bu vatan gençleri! Avrupalıları taklide çalışmayınız! Acaba, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve düşmanlıktan sonra, hangi akıl ile onların eğlencelerine ve bâtıl fikirlerine ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Akılsızca taklit edenler, onlara uymak değil, belki şuursuz olarak onların safına katılıp kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Biliniz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz! Çünkü şu surette uymanız, milliyetinizi küçümsemektir ve milletle alay etmektir.” (Lem’alar, s.116)

Moda hususunda şu hadislerde de alacağımız dersler vardır:

“Allah kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına lânet etsin” (Ebû Dâvud, Libas: 28)

“Allah erkeklere benzemeye çalışan kadınlara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lânet etsin.” (Buharî, Libas: 61)

“Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine ise haramdır.” (Taberânî’nin Kebir’inden)

“Allah, yüzleri kırmızıya boyayana ve yüzünü kırmızıya boyatana lânet etsin.” (Müsned, 6: 250)

Görüldüğü gibi, dinimizin bir prensibi de, cinslerin kendine has özelliklerini korumalarıdır. Bunun için erkek ve kadının giyimi, saç tipi, hâl ve hareketinin birbirine benzememesi gerekir. Kadının kendine has hayası ve tesettürü olduğu gibi, erkek de ciddi ve vakarlı olmalıdır.

Modanın ise böyle bir kaygısı ve ayrımı yoktur.

Zaten moda dünyevî, hissî, nefsî olduğu için dinin prensiplerini hiç nazara almaz. İslâmın emir ve yasakları ise, İlâhîdir. İlâhî prensipler, dünyevî ve nefsî gerekçelerle iptal edilemez.

Bunun için mü’min bir genç, hiçbir şekilde modanın tâkipçisi olup, başka milletlere benzeyemez.

Biz başkalarına benzemek yerine, kendi değerlerimizi korumalıyız. Bir hayat tarzı taklit edildiği zaman, pislikleriyle birlikte gelir. Söz gelişi, Batı tipinde bir ev dekorasyonunda salonun köşesinde bir sürü resimleri, heykelcikleri, barı da kabul etmek gerekir. Oysa bizim dekorasyonumuzda, hat yazıları, kıble esasına uygun yerleşim, ibâdetimize imkân verecek bir düzen esastır.

Bununla beraber dinimizde yenilik ve değişim vardır. Ancak bu değişim, “israfa sebep olmamalı, başka bir millete benzememeli, dinimizin emir ve yasaklarıyla çelişmemeli”dir.

Yazar:
Cemil Tokpınar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.