İbadetin Kabulünün Delili Nedir?

0
1293

İbadetin Kabulünün Delili Nedir?

Ramazan’daki ibâdetlerimizin kabûlünün delîli; Rama­zan’dan sonra­ki hâl ve istikâmetimizdir.

İbadette Devamlılığın Önemi

Mü’minin ibadet hayâtını Hak katında kıymetli kılan; onun yapıp bitirilecek sınırlı bir vazife gibi değil, ömür boyunca îfâ edilecek bir gönül borcu olarak görülüp dâimî bir şekilde edâ edilmesidir.

Nitekim Cenâb-ı Hak, cennet nîmetleri ikrâm edeceğini müjdelediği kullarının vasıfları arasında şöyle buyurmuştur:

“Namaz kılanlar ki, onlar namazlarında devamlıdırlar.” (el-Meâric, 23)

“Onlar ki namazlarını muhâfaza ederler.” (el-Meâric, 34) İbadetlerdeki devamlılık o kadar mühimdir ki, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 218. Ayrıca bkz. Buhârî, Rikâk, 18)

Hazret-i Âişe vâlidemiz de:

“Allah Rasûlü’nün ameli, hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi…” (38. Buhârî, Savm 64) buyurarak Efendimiz’in başladığı bir ibadeti sürekli yaptığını, onu hiçbir zaman terk etmediğini bildirmiştir.

Az da olsa devamlı ibadet etmek, ilk bakışta basit ve yetersizmiş gibi görünse de, ona sabır ve istikrâr ile devam edildiği takdirde, neticede çok büyük birikimlerin meydana geleceği muhakkaktır. Zira düşünmek lâzımdır ki, deryâları deryâ yapan, yağmur damlalarının sürekliliğidir. Damlalar birike birike ummân olur.

Bu itibarla sadece mübârek gün ve geceleri ihyâ edip diğer günlerde imkân varken ihmâlkâr davranmak, büyük bir ziyanlıktır.

Ebedi Mükafat

Öte yandan kul, ömrü boyunca ibadet coşkusu içinde yaşayıp elinden geldiğince gayretli olursa, bu hâl, onun kalbindeki ibadet niyetinin kararlılığı ve devamlılığı mânâsına geldiğinden, Cenâb-ı Hak da ona ebedî bir mükâfât lûtfedecektir. Hattâ kul, elinde olmayan sebeplerle nâfile ibadetlerini edâ edemediğinde bile, Cenâb-ı Hak kulunun gönlündeki kulluk arzusu ve niyeti hürmetine, o ibadeti edâ etmiş gibi mükâfat verecektir. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:
“Fakat îmân edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen, devamlı bir ecir vardır.” (et-Tîn, 6)

Müfessirler bu âyet hakkında; kulun bedeni amel işleyemez olduğunda, hattâ vefat ettikten sonra bile onun ecri; niyetindeki samimiyet ve sıhhatli zamanlarda gösterdiği gayret nisbetinde sonsuza kadar devam eder, demişlerdir.

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“Bir kimse hastalanması veya (cihad ve hayır için) yola çıkması sebebiyle, yapageldiği nâfile ibadetlerini îfâ edemezse, ona evinde sıhhatli iken yaptığı amellerin sevabı yazılır.” (Buhârî, Cihâd, 134; Ahmed, IV, 410, 418)

Bu sebeple sıhhat, fırsat ve imkân varken ibadet ve sâlih amelleri îtiyad hâline getirip istikrarlı bir şekilde edâ etmeyi bir ganimet bilmek gerekir.

Öte yandan, Kur’ân-ı Kerîm’de ibadetlere dâir emirler de, istimrar/devamlılık ifâdesi taşır. Yani ilâhî emirler, ibadetlerin belirli bir zamanla sınırlandırılmayıp bütün bir ömür boyunca ifâ edilmesi gerektiğini beyân etmektedir.

Ayrıca ibadetlere karşı insana dâimâ gevşeklik ve tembellik veren şeytanı taşlamaya dâir ilâhî emir de istimrar/devamlılık ifâdesi taşır. Buna göre mü’min, her vesîleyle istiâze duâsını yaparak, yani; “İlâhî rahmetten kovulmuş olan şeytandan Allâh’a sığınırım.” diyerek ve amel-i sâlihlere, güzel ahlâka, ibadet ve tâatlere rağbet ve gayret ederek dâimâ şeytanı taşlamalıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Hak Dostlarının Örnek Ahlakından – 2

http://www.islamveihsan.com/ sitesinden alıntıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.