Urve’yi öldürdükten birkaç ay sonra Sakîf kabilesi aralarında istişâre ettiler ve etraflarında bulunan Araplara karşı savaşma güçleri olmadığını anladılar. Çünkü bütün bu Araplar Hz. Peygamber’e biat edip müslüman olmuşlardı. Sonra içlerinden bir kişiyi Hz. Peygamber’e gönderme kararı aldılar. Böylece Abdi Yâ Leyl b. Amr’ı, beraberinde anlaşmalılardan iki kişi ve Benî Mâlik’ten de üç kişi olduğu halde Hz. Peygamber’e elçi olarak gönderdiler. Bu grup Medine yakınlarındaki Kanâh denilen yerde konakladılar. Orada, Hz. Peygamber’in ashabının binek hayvanlarını otlatma sırası kendisine gelen Muğîre b. Şûbe’yi gördüler. Muğîre de onları görünce koşarak gelişlerini Hz. Peygamber’e haber vermeye gitti. Yolda Ebubekir’le karşılaştı. Ona Sakîf heyetinin gelişini haber verdi ve
‘Eğer Hz. Peygamber (s.a.v) kavimlerine, bazı şartları kabul ettiğini bildiren bir ahitnâme yazarsa biat edip İslâm’a gireceklerini’ söyledi. Bunun üzerine Ebubekir Muğîre’ye
‘Ne olursun? Benden önce Hz. Peygamber’e bu müjdeyi sen verme. Bunu Hz. Peygamber’e ben söylemiş olayım’ teklifinde bulununca Muğîre bunu kabul etti. Hz. Ebubekir huzura girdi ve Hz. Peygamber’e Sakîf heyetinin gelişini müjdeledi. Sonra Muğîre Medine’den çıkarak diğerlerinin yanına gitti ve develeri onlarla beraber Medine’ye getirdi. Yolda onlara Hz. Peygamber’e nasıl selam vermeleri gerektiğini söylediyse de onlar ancak câhiliyet selamı ile selam vereceklerini söylediler ve bunda da ısrar ettiler. Hz. Peygamber’in yanına geldiklerinde mescidde onlar için bir çadır kuruldu. Halid b. Said b. As onlarla Hz. Peygamber (s.a.v) arasında gidip geliyor, elçilik vazifesi yapıyordu. Kendilerine Hz. Peygamber’den bir yemek getirildiğinde o yemekten Halid b. Said yemeden önce yemiyorlardı. (Zehirlenmekten korkuyorlardı). Ahitnâmeyi de onlar için yine Halid b. Said yazıyordu. İleri sürdükleri şartlardan birisi şuydu:
‘Üç sene tâgiyeye yani Lât’a ibadet etmemize izin vereceksin’ dediler. Arkasından da üçten ikiye, ikiden de bire düştüler. Sonra,
‘Tâif’e varışımızdan itibaren hiç olmazsa bir ay olsun ibadet edelim, ki kavmimizin aşırılarıyla anlaşıp, onları yola getirebilelim’ dediler. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v) onlar için herhangi bir zaman vermeyi kabul etmedi ve Ebu Süfyan b. Harb ile Muğîre b. Şûbe’yi onlarla birlikte gönderdi.
‘Bunlar sizinle beraber gitsinler ve Lât’ı yıksınlar’ dedi. Bunun üzerine onlar Hz. Peygamber’den namaz kılmaktan ve putları kendi elleriyle kırmaktan affedilmelerini istediler. Hz. Peygamber (s.a.v) de buna cevab olarak ‘
Putlarını kendi elleriyle kırmaktan onları affediyorum. Namaza gelince, içinde namaz olmayan bir günde hayır yoktur’ buyurdular. Bunun üzerine onlar da
‘Bu bizim için bir denâet (zillet) olmasına rağmen yine de kılacağız’ dediler.[1]
– Sakîf heyeti geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.v) kalblerinin yumuşaması için onları mescidde konaklattı. Bu heyet Hz. Peygamber’e savaşa gitmemeyi, zekâtı vermemeyi, mallarının zekâtını toplayan bir memurun ve de idareleri için kendilerinden başka hiçbir görevlinin gönderilmemesini şart koştular. Hz. Peygamber (s.a.v) de
‘Savaşa gitmemeyi size verdim. Zekâtınızı toplayacak birisini göndermemek meselesini de size verdim. Üzerinize vali veya idareci olarak tayin edilenler de sizden olacaktır. Fakat içinde rükû (namaz) olmayan bir günde hayır yoktur’ buyurdu. O zaman Osman b. Ebi’l-As
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana Kur’an’ı öğret ve beni kavmime (Tâiflilere, Sakîf kabilesine) imam tayin et!’ dedi.[2]
– Evs b. Huzeyfe şöyle anlatıyor: Sakîf heyetiyle birlikte Hz. Peygamber’e geldim. Halifler yani heyetin içerisindeki andlaşmalılar Muğîre b. Şûbe’nin evinde misafir edildiler. Benî Mâlik’e mensup olan bizler ise bir çadıra yerleştirildik. Her gece yatsıdan sonra yanımıza gelir, ayakta durarak bizimle konuşurdu. Çok durduğundan dolayı bazen ayaklarını bile değiştirirdi. Daha çok Kureyş’ten gördüğü eza ve cefayı anlatırdı. Bir keresinde şöyle demişti: ‘Ben üzülmem. Biz Mekke’de iken zayıftık ve zillet içerisinde bulunuyorduk. Medine’ye çıktıktan sonra harp bizimle onlar arasında değirmen gibi dönmeye başladı. Bazan biz onları mağlup ediyor, bazan da onlar bizi mağlup ediyordu’. Bir gece Hz. Peygamber’in ziyareti gecikti. Biz
‘Acaba bu gece niçin gelmedi?’ dedik. Biraz sonra geldiğinde
‘Kur’an’dan bir parça okuyordum ve onu bitirmeden de size gelmeyi uygun bulmadım’ buyurdular.[3]
[1] İbn İshak’tan
[2] İmam Ahmed (Osman b. Ebi’l-As’tan); Ebu Davud. Ayrıca yine Ebu Davud’da Vehb’den gelen şöyle bir rivayet vardır: “Cabir’den, Sakif heyetini sordum. Şöyle dedi: ‘Kendilerinden sadaka alınmamasını ve cihada katılmamalarını istediler. Ben Hz. Peygamber’in ‘Onlar ileride müslüman olduklarında sadaka da verecekler, cihad da edecekler’ dediğini duydum”. (Bidaye, V/29; özet olarak.) Bidaye V/32 (Ahmed, Ebu Davud ve İbn-i Sa’d V/105 (yine Evs’den bunun bir benzerini).
[3] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, sf : 1/169-171.