Şuurlu Müslüman Önce Allah’a Dost Olmalı
Her Müslüman dininin adamı olmalıdır. Çünkü bu din yalnızca hocalara değil, hepimize gelmiştir. Her Müslüman dava şuuruyla hareket etmelidir. Namaz kılmak, oruç tutmak yetmez. Anlayışın, fikrin, zikrin O (celle celalahu) olmadıkça eksiksin, yarımsın demektir. Öyle ya.. Seven sevdiğinin haliyle hallenmez mi? Öyle olması gerekmez miydi? Allahu Teala ‘Bana ve Habibime uyun’ buyurmadı mı kitabında? Hangi zamanda, hangi asırda olursak olalım indiği ilk hali gibi kendini koruyan ve her zamana hitap eden yüce Kur’ân, elbette şimdide bizlere hitap ediyor.
Allah Teala bizlere kendisine ve Resulüne uymamızı emretmiştir. Allah’ın dinini Ona has kılanlara, Allah’ın dinine sarılanlara mükafatlar müjdelemiştir. Kuranda anlatılanlar hikaye değil dostlar! Ashabı Kiram Efendilerimizin bizi hayrete düşüren davranışları hikaye değil! Bunlar hep bizim için…
Hep yüreğimizdeki imanı canlı tutmak, hareketlendirmek, kuvvetlendirmek için. Okuyup geçmek değil, bilakis hayatımıza aksettirmek için. Allah’ın razı olduğu şekilde hayata yön verilebilir. Yeter ki bir müminin bu uğurda çabası olsun. Yeter ki niyeti büyük olsun, büyük düşünsün. Fiil ile duayı birleştirsin. Çaba üstüne çaba harcasın. İnşirah suresini hayatına ayna yapsın. Bir işi bitirdikten sonra başkasına koyulsun. O zaman ki, gelir Allah’ın yardımı. Bir mümin kendini olduğu kadar diğer Müslüman kardeşini de düşünmeli. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın değil, onlar gafletle sonu hüsran olan bir yola giderken ben nasıl rahat uyku uyurum diyebilmeli. Efendimiz dememiş miydi;
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
Hadis-i Şerifi Kendimize Ayna Yapmak
Bu hadisi şerifi kendimize ayna tutmalıyız. Sünnete ittiba bunu gerektirmez mi? Dava adamı olmak demek; kendine Allahın dinini dert edinmek, Allahın dinini yaymak için gece gündüz düşünmek, çabalamak ve uykusuz kalmak demektir, bir insanı dahi sonu ebedi bir azap olan Cehennemden kurtarmaya çalışmak demektir. İman şuuru bunu gerektirir. Halis iman güzide ashap da gördüğümüz iman değil de nedir? İmanları onları öyle değiştirip, öyle güzelleştirdi ki kendilerinde cahiliye dönemine ait hiçbir eser bırakmadı. Onlar Allah’a ve Resulüne öyle ittiba edip, öyle güzel teslim oldular ki şerefleri arttıkça arttı. Cennetle müjdelendiler. Kuranda ayetlere konu oldular. Bizlere örnek, yolumuza ışık oldular. Velhasıl imandır insanı güzelleştiren, insanı insan yapan. Aşağıların aşağısındayken melekut alemini, bizlere üstün seviyeye getiren.
Öyleyse şuurlu her Müslüman kendine bu dini dert edinmelidir. Dünyanın geçici zevklerine aldanmamalıdır. Şuurlu bir Müslüman vaktinin tek bir saniyesini bile boşa geçirmez. Televizyon da aylak aylak dolaşmaz. Ona faydası olmayacak her işten elini çeker. Harama göz kaydırmaz. Farzları yerine getirip, Allah’a olan yakınlığını arttırmak için nafilelere de sarılır. Dünyada az ile yetinmeyenlere karşılık o da ahiretim için didineyim, hep daha fazlasını yapayım der ve uğraşır. Gafilane bir tabirle namazımı kılayım, orucumu tutayım yeter deyip kendisini şeytana maskara etmez. Dünyevileşmeye karşı dinini eritmez, o değerleri korur, onlara sahip çıkar. Çıkmayanların karşısına da Hz. Ömer misali heybetle durur. O Allah’ın dinini koruyacağını bilir ve kendisine de emredileni yaparak Allah’ın dinine yardım eder.(Muhammed suresi, 7. Ayet)
Batıya ve Onun Getirdiklerine Şiddetle Karşı Çıkmak
Batı’ya ve onun getirdiklerine şiddetle karşı çıkar. Bilir ki efendimiz aleyhissalatu vesselam onlara benzemeyi kesinlikle yasaklamıştır. Kendine fetva çıkarmak için ‘ama böyle ama şöyle’ deyip nefsini tatmin etmez. Kalbini, ruhunu Allah’ın ve Resulü’nün aşkıyla doldurur. Onların yasak dediği yerde itirazsız kabul eder. Emirlerini de en güzel şekilde, eksiksiz yerine getirir. Elalem ne der diye bakmaz şuurlu bir mümin. Bilir ki insanlara asla yaranılmaz. Ve döner o vakit Rabbine. Yalnızca O’na sadece O’na her şeyiyle yönelip, teslim olur ve huzur bulur. Hatasıyla, kusuruyla günahıyla, sevabıyla sevenin ve hata kusur yaptı diye onu hiçbir zaman terk etmeyenin Allah olduğunu bilir ve kula kulluk yapmaktan, onları razı etmek için uğraşmaktan vazgeçer.
Mümin bir insan giyimiyle, konuşmasıyla, ahlakıyla ve tuvalet adabıyla dahi İslam’ı temsil ettiğini bilir ve ona göre kendine çeki düzen verir. Örnek davranış sergiler. Her an her yerde bir fırsat bulup, Rabbini anlatır. Namazı vazgeçilmezidir müminin. Namazı miracıdır. Namazı onu her kötülükten alıkoyar. İyiye yönlendirir velev ki o namaz hakkıyla kılınmış olsun.
Şuurlu mümin göz kapaklarını korur, asrın çirkinliklerine, fitnesine karşı başı önde yürür de gözünden kalbine günah kirleri akıtmaz. Şuurlu mümine hanım ise tesettürünü bu zamanın cihadı bilir. Giyinik çıplaklardan olma düşüncesi bile onun tüylerini ürpertir. Haya ve edep abidesidir o. Gözünü de gönlünü de harama nazar ettirmez. Bende Aişe, Hatice anam gibi olacağım der. Örnek alacağı üstün mümine hanımlar bellidir. Şuurlu bir mümin zamanın getirdiği kolaylıklardan faydalanır ve bunu hayra kullanır. Ne mutlu hedefine ilahi rızayı koyan genç kardeşlerime. Rabbim bizlerin ayağını kaydırmasın. Sıratı müstakimden ayırmasın. Bizi ilmiyle amil olanlardan eylesin. Amin.
Velhamdülillahi Rabbil Alemin..