Tahammül Gerek
Günümüz toplumumuz ile geçmişteki toplumumuz arasında bayağı bir fark var. Farklı kaynaklardan tahlil ettiğimiz üzere, Osmanlı dönemindeki iletişim, vakar, ağır başlılık, anlayış, tahammül, sabır ne kadar fazlaysa günümüz insanlarımızda da bütün bu iyimser kavramlar o kadar tepetaklak. Anlayışsızlık, son demlerine gelmiş sabır ve her an kavgaya hazır bir vücut dili.
Osmanlı döneminin yapısına elbet farklı tarihsel kaynaklarla ulaşabiliyoruz. Günümüz toplumunu ise bizzat tahlil etme fırsatına sahibiz. Yükselen sesler, alçalan tahammüller, sertleşen üsluplar ve niceleri. Huzur, anlayış ve tevazu kavramlarını kesinlikle bir kenara bırakmış vaziyetteyiz. Bir koşuşturmadır gidiyor. Lakin farkında olmadığımız önemli bir mesele insanlarla olan bağımız, anlayışımız gün geçtikçe eriyor. Hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz teknolojik ürünler de yalnızlaşmamızda büyük rol oynuyor. Farkında olmadan yalnızlaşıyoruz ve yalnızlaştırıyoruz. Önem atfetmediğimiz ufak bir kelamımız, düşüncesizce yaptığımız hareketimiz insanları kırabiliyor hatta bizden uzaklaştırabiliyor. Çoğu zaman ‘farkındasızlık’ ile hareket ediyoruz. Birçoğumuzun aklı ‘telefonunda’, bazılarımızın ‘kulakları’ meşgul. Dinleme zahmetinde bile bulunmuyor karşındakini, bir plak gibi her gün dinlediği abartılı müziği anlamak için gösterdiği çabayı karşısındakini anlamak için göstermiyor. Teknolojik ürünlerimize gösterdiğimiz değeri, ilişkilerimize gösteremiyoruz. Bir arkadaşı kazanmayı basit bir ürüne değişemiyoruz.Ve her şeyden önemlisi kırıyoruz, hudutsuzca, dinlemeden, görmeden, bilmeden…
“Bir mü’min, bir mü’minin kalbini kırsa, 70 defa Kâbe’yi yıkmaktan beter günaha girmektedir” hadis-i şerifini hayatımızın temel prensibi haline getirmeliyiz. Kalp kırmak, ötekileştirmek, insanları incitmek bu kadar kolay olmamalı. Kalp kırmanın, Kabe yıkmaktan beter olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız. İletişimi kuvvetlendirmeli, soylu bir farkındalıkla hareket etmeliyiz. İnsanın en büyük dostu olan insanı kesinlikle kırmaktan imtina etmeliyiz. Kazanmayı kaybetmekten evla saymalıyız. Yalnızlaşarak değil, toplumsallaşarak, sosyalleşerek bir yerlere gelebileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız. İnsanın sosyal bir varlık olduğunu, bu yapının da, tahammülle, sadakatle, vakarla, anlayışla idame ettirilebileceğini unutmayalım…
http://egemendogan.blogspot.com.tr/2015/05/tahammul-gerek.html