Tebliğ ve İrşad Vazifesinin Muhatabı İnananlar

0
1924

Tebliğ ve İrşad Vazifesinin Muhatabı İnananlar

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(Âl-i İmrân, 3/104)

Bu ayet biz inanan insanları önemli bir vazife ve sorumluluk yüklemektedir. Çağın en büyük sorunlarından biri olan tebliği öğütlemektedir. Durup düşünmeli ve öz eleştiride bulunmalıyız. Ne kadar dikkat ediyoruz, elimizden geldiğince tebliğ etmeye çalışıyor muyuz?

 Yoksa bir Yahudi atasözü olan, “her koyun kendi bacağından asılır” mantığıyla mı hareket ediyoruz? Baştan söyleyelim, tebliğ vazifesi yeryüzünün en şerefli ve en kıymetli vazifesidir. Bundan daha kıymetli ve değerli bir vazife olsaydı, Allah seçkin kul olarak yarattığı peygamberlerini o vazife ile görevlendirirdi. Emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münkeri güzel bir şekilde uygulamak Müslüman kimsenin büyük vazifelerindendir. ; Yani marufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden nehyetmek küfür ve Allah’a başkaldırmaya karşı durmaktır (Kadı Beydâvî, Envârü’t-Tenzil, 2/232). Bunları yaparken de adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmeli ve insanları bezdirmemelidir.

Peygamberimiz Rasulullah (sallalahu aleyhi ve sellem) bu hususta biz Müslümanlara şunları öğütlüyor;

içlerinde günahlar işleyen adam bulunup da, onu önleyebilecekken önlemezlerse, Allah onlara, ölümlerinden önce, onun yüzünden mutlaka bir ceza verir”
(Cerîr radıyallahu anh Ebû Dâvud)

“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.”


“Kimin vasıtasıyla bir adam müslüman olursa, ona cennet vâcip olur”
(Ukbe radıyallahu anh Taberânî)

 

“Kendiniz tam yapmasanız da iyiyi önerin, kendiniz tamamen uzak durmazsanız bile kötüden sakındırın!”
Enes radıyallahu anh Taberânî

Alemlere rahmet olan kainat efendisi Hz. Muhammed Mustafa (sallalahu aleyhi ve selem)’ın bu hadislerini  lütfen doğru anlayalım ve hayatımıza bunu esas alarak tatbik edelim. Bilhassa konunun üzerine titreyelim. Müslüman irşad ve tebliğ adabını bilmeden, hararetli bir biçimde insanları sert bir şekilde yererek, onların daha da kötüye gitmesine sebep olmamalıdır. Bu durum hem tebliğ yapan Müslümana, hem de yapılan Müslümana zarar verecektir. Bütün dünya işlerimizde örnek almamız gereken Peygamber efendimizi (sallalahu aleyhi ve sellem) bu konuda da, örnek almalıyız ve onun gösterdiği güzel usüllerle hareket etmeliyiz.Peygamber efendimiz insanlara doğruyu, güzeli anlatırken, onların yanlışlardan dönmesini öğütlerken son derece sabırlı, sakin ve hoşgörülüydü. Ahlak abidesi Peygamber efendimiz, sahabenin sorduğu sorulara tebessüm ederek güzel bir şekilde onlara cevap verirdi. Bazı soruları yersiz bulsa da, aynı şekilde sabırla ve tebessümle onları irşad ederdi. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu konuda oldukça hassas olunmalı, insanları kırıcı, onları ötekileyici, küçük düşürücü davranışlardan kaçınmalıyız. Çünkü bu şekilde yapılan bir tebliğin hiç bir anlamı olmamakla birlikte bilakis o kişi için daha kötü sonuçlar verebilir.

O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: “Ey kavmim, andolsun size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Ama siz, öğüt verenleri sevmiyorsunuz.” (7/79)

 Tebliğ konusuna ve tebliğ edenlere sizler de açık olun. Tebliğlere yüz çevirenlerden olmayın. Yanlış yaptığınız bir konuda ısrar etmeyin. Size tebliğ eden kişiye sert tepki vermeyin. Karşınızdaki kişinin üslubu ne kadar yanlış olursa olsun, siz onun doğru sözünü alın. Çünkü bu sizin yararınızadır. Allah’ın rahmeti bereketi üzerimize olsun.
http://egemendogan.blogspot.com.tr/2014/06/bir-tebligimiz-var-onu-da-hic-etmeyin.html

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.