ALLAH

“Allah odur ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten bir su indirdi de onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkardı. Emriyle denizde akıp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi. Irmakları da emrinize verdi. Görevlerini şaşmadan yapmak üzere Güneş’i ve Ay’ı da size boyun eğdirdi. Geceyi ve gündüzü de hizmetinize verdi.” (İbrahim Suresi 14/32-33)

Esmâ-ül Hüsnâ

Esmaü’l Hüsna (Esmâ-i hüsnâ) “en güzel isimler demektir. en güzel isimler Allah Teâlâ’nındır.Bu isimler sıfat olarak da kullanılır. Cenaâb-ı Hakk’a ait olan pek çok isim mevcuttur; onların sayısını ancak kendisi bilir. Allah Teâlâ güzel issimlerinden bir kısmını Kur’an’da zikretmiş, bir kısmını Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) ve sevdiklerine bildirmiş, bir kısmını da kendi ilminde tutmuştur. Meşhur hadis-i şerifte bu isimlerden doksan dokuzu peş peşe sayılmıştır. Alimler, diğer isimlerin mana olarak bu doksan dokuz isme dahil olduğunu söylemişlerdir. Bunları okuyan, anlayan ve zikreden kimse, bütün isimleri okumuş, anlamış ve zikretmiş olur.
Esma-i hüsna, tevhid ve akaidle ilgili şu beş temel esası ortaya koymaktadır:

1. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk’ın varlığını is­pat eder. Allah’ın Hay, Baki, Kayyûm gibi sıfatları, O’nun var­lığının inkar edenleri reddeder.

2. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk’ın birliğini is­pat eder; O’na hiçbir varlığın eş ve ortak olmadığını ortaya koyar. Vahid, Ehad, Samed, Ganı gibi sıfatlar bazı varlıkları Allah’a ortak koşan müşrikleri reddeder.

3. Bu güzel isimlerin bir kısmı; Cenab-ı Hakk’ın bütün nok­san sıfatlardan uzak olduğunu, hiçbir varlığa benzemediğini ve kimseye muhtaç olmadığını ispat eder. KuddOs, Muhıt, Mec’id gibi sıfatlar Allah Teala’yı varlıklara benzeten Müşeb­bi he taifesini reddeder.

4. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün varlıkların vücut bul-· masında tek sebebin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Ha­lik, Bari, Musawir, Kavı gibi isimler, varlıkların ortaya çıkma­sını birtakım sebep sonuç ilişkisi ile anlatmaya çalışan ve yü­ce Yaratıcı’yı unutan maddecileri reddeder.

5. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün alemi tedbir ve idare edenin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder.

Allah Teala mülkünde dilediği gibi tasarruf eder; öldürür, diriltir, aziz eder, zelil eder, zenginlik verir, fakir eder. Kimse O’na hesap soramaz. O’nun her işi ya bir hikmet ya bir rah­met ya da adalet üzere olur.

Esma-i Hüsna ile Dua ve Ibadet

Allah Teala, bizlere güzel isimleri ile kendisine dua etme­mizi emretmiştir. ilahı emir şöyledir:

“En güzel isimler Allah’ındır. O’na bu güzel isimlerle dua edin. Allah’ın isimlerinde yanlış yola sapanları terkedin. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir” (A’raf 7/180).

Allah Teala’ya, güzel isimleri ile dua iki şekilde olur. Birin­cisi, bu isimlerden biri, birkaçı veya hepsi ile O’nu yüceltmek, övmek ve zikretmek şeklindedir. ikincisi de, bu güzel isimler­le Allah Teala’dan bir şey istemek, ilahı huzura ihtiyaç ve dertlerimizi açmak, onlarla yalvarmak şeklinde olur. Kul, yü­ce Rabb’ine hangi derdini açacak ise, ona uygun bir ismi zik­rederek dua eder.

Mesela günahlara bulanmış fakat içi yanıp pişman olmuş bir kul elini açıp, “ya Gaffar = Ey günahları affeden, ya Rahım = Ey kullarına çok acıyan, ya Settar = Ey günahları örten, ya Tevvab = Ey tövbeleri kabul eden Allahım, beni affet” diyerek affını ister.

Başı darda kalıp bunalan bir kul, “Ya Rahman=Ey kulları­na rahmet eden, ya Alim=Ey kullarının halini en iyi bilen, Ya Hakım=Ey her işi hikmet üzere olan, ya Azız=Ey her şeye ve herkese hükmü geçen, ya Kadır=Ey her şeye gücü yeten AI­iahım, benim şu sıkıntımı gider” diye dua eder. Diğer isimler­le yapılan dualar da böyledir.

Allame Alusı (rah), Allah Teala’nın isimleriyle yapılacak en güzel duanın, dil ile değil fiil ile olduğunu söylemektedir. İmam Gazali (rah), fiille duanın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor:

“Bil ki, kulun kemale ermesi ve saadeti ele geçirmesi an­cak Allah Teala’nın ahlakı ile ahlaklanmakla yani O’nun isim ve sıfatlarının edebiyle süslenmekle mümkün olur. Bundan, kul ile Allah arasında bir benzerlik olur ve ikisi aynı konuma gelir zannedilmesin. Kulda ilahı ahlak ve sıfatlardan bir dere­ce bulunması mümkündür. Allah Teala bizlere hayat, görme, işitme, konuşma, bilme, dileme, sevme gibi sıfatlar vermiştir. Bütün bunlar aynı zamanda kendisinin sıfatlarıdır. Bununla, biz Allah’a benzedik, O’nun gibi olduk denebilir mi? Heyhat, bu ne kötü bir anlayış.”

Arifler demişlerdir ki: “Avam halk esma-i hüsnayı diliyle tekrar ederek, kalbiyle Allah’, yücelterek korku ve saygı için­de zikreder. Havas tabakası, manalarını düşünerek ve onların kime ait olduğunu bilerek zikreder. Mukarrebın makamındaki veliler ise, kalbiyle tamamen Allah’a yönelmiş, Allah’tan gay­ri şeylerden gönlünü ve gözünü çekmiş bir halde esma-i hüs­nayı zikrederler. Onlar her zikredişlerinde ayrı bir mana, yeni bir ilim, değişik bir zevk elde ederler.”

Ariflerin belirttiği gibi, Allah Teala’ya hakkıyla kulluk et­mek, O’nu yakınen tanımak, O’nu sevmek ve O’nun tarafın­dan sevilmek ancak bu isimlerin hakikatini anlamaya ve on­ların nurundan bir nasip almaya bağlıdır. Şuurlu bir ibadet de ancak bu şekilde mümkün olur.

Bir şeyi anlamanın yollarından biri de onu sıkça tekrar et­mektir. Tekrar edilen şeyler, hafızada yer eder. Bu şey ilahı isim ve sıfatlardan biri olunca o bir çeşit zikir olur. Zikir, zik­reden kimseyi zikrettiği zat ile beraber eder. Allah Teala’nın,

“Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim” müjdesi zikir ehli için ne büyük bir saadettir.

Mesela Allah Teala’nın “es-Selam” ismini çokça zikreden, fikreden ve bu şerefli ismin tecellilerinden bolca nasiplenen bir kul, önce bozuk düşüncelerden fikrini, şek ve şüpheden kalbini, yalan ve iftiradan dilini, haram ve zulümden fiilini te­mizler; kendisine ve başkalarına selamet olur. Kimse ondan incinmez. Herkese selam verir, herkes ondan bir fayda görür. işte o zaman gerçek bir müslüman olur. Müslüman, “es-Se­lam” ismine mazhar olmuş kimsedir.

“el-Hakım=Her işini sağlam ve hikmet üzere yapan” ism-i şerifini çokça zikreden, fikreden ve onun tecellilerinden na­siplenen bir kul, bütün işlerini sağlam yapar, yerince davranır; sakat, bozuk, yersiz, sebepsiz iş yapmaz.

Allah Teala’nın “Rezzak=yarattıklarına gereken rızkı veren” ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan kulun, kalbinde rızık en­dişesi, geçim kaygısı kalmaz, Allah’a tevekkül ve teslimiyeti tam olur. Rızık ararken gafleti değil, zikir ve sevgisi artar.

“Settar=Kusurları çok örten, ayıpları saklayan” ism-i şeri­finin tecellisine mazhar olan kul, insanlardan gördüğü her ku­suru örter, onları yaymaz, kusur sahibini halk içinde rezil et­mez; özellikle kendisine karşı yapılan kusurları görmezlikten gelir, affeder. Kendisinden meydana gelen kusurları yüce Rabb’inin nasıl örtüp sakladığını, bunun ne kadar güzel bir şeyolduğunu gören kul, bu ahlaka ulaşmak için can atar. Böylece Allah Teala’nın sevdiği güzel ahlak sahibi bir kul olur. Diğer ism-i şerifleri zikretmek, fikretmek ve onların tecellile­rinden nasiplenmek de bu manada gerçekleşir.

Akaidin temeli Allah Teala’yı tanımaktır. Allah’ı zikretme­den ve O’nun boyasına boyanmadan Zat-ı Barı’yi ayne’l-yakın derecesinde tanımak mümkün değildir. ilahı sıfatları sa­dece akaid kitaplarından okumak yeterli olmaz. Kendi nefsimizde ve kainatta o sıfatların tecellilerini, hikmetlerini, cilvele­rini görüp okumadıkça, okuyup anlamadıkça, anlayıp Allah’a koşmadıkça imanımız taklitte, sevgimiz dilde kalır.

Eğer, “Bu isimleri nerede, ne zaman, nasıl okuyalım?” de­nirse, deriz ki: işte o güzel isimlerin tecellisi olan hayat ve kai­nat önümüzde duruyor. Biz her gün onlarla iç içe hayat sürü­yoruz. Daha doğrusu biz o güzel isimlerln tecelli ve bereke­tiyle hayatta ve ayaktayız. Bizler ruhumuzla mana aleminde yüzerken, anne rahminde şekil alırken, doğarken, büyürken, bir ömür bu alemde yaşarken, ölürken ve öldükten sonra ye­ni hayatla tanışırken hep ilahı isimlerin tecellilerine mahal ve mazhar oluyoruz. Bize düşen, üzerimizde ve gözümüzün önünde cereyan eden şeyleri bir nebze düşünmek ve bir ger­çeği farketmektir. O gerçek şudur: Alemde yüce Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek, boyun eğilecek, el açılıp bir şey istenecek başka bir ilah yoktur.

Her gün görüp durduğumuz şu canlılar ve canlılık, yüce Yaratıcımız’ın “Hay” sıfatının tecellisidir. Bunu gören ve far­keden uyanık kalpli bir mümin, “Ya Hay” der, yüce Allah’ı zik­reder. Aslında nefes alan her canlı, ta ciğerinden gelen bir sesle ister istemez “hu hu” der, O’nu zikreder.

Yeryüzündeki ince düzeni, gök yüzündeki büyük intizamı ve kainatın ayakta duruşunu gören uyanık kalpli bir mümin, “Ya Kayyum” der, yeri ve gökleri kudretiyle ayakta tutan yü­ce Allah’ı zikreder.

Varlıklardaki değişik suret, şekil, çeşit ve renkleri gören uyanık kalpH bir mümin, “Ya Musavvir” der, her bir canlıya ayrı bir renk, şekil ve suret veren yüce Allah’ı zikreder.

Dört mevsim, her gün dağıtılan sayısız rızıkları, yaratılan yiyecek, içecek, giyecek ve hayat sebeplerini seyreden uyanık kalpli bir mümin, “Ya Rahman”, “Ya Rezzak” der, bütün canlılara rızıklarını gönderen yüce Allah’ı zikreder. Kalbinde azıcık iman, vicdanında birazcık insaf bulunan her insan bun­ca nimetlerin başında, içinde veya sonunda muhakkak bir çeşit fikir ve zikirle nimeti yaratanı hatırlamalı; O’nun adını zikretmeli, O’na bir derece hamd ve şükür yapmalıdır.

Esma-i Hüsna ile ilgili Bazı Edepler

Allah lafzı, yüce Yaratıcımız’ın özel adıdır. Sahih olan gö­rüşe göre hiçbir kelimeden türememiştir. Başka hiçbir varlığa isim olarak verilmemiştir, verilemez de.

“Allah” ism-i şerifi, diğer bütün isimleri içinde toplar; hep­sinin manasını ihtiva eder. “Allah” ism-i şerifini zikreden bir ‘mse, bütün esma-i hüsnayı zikretmiş gibi olur.

“Allah” ism-i şerifinin dışındaki isimler, kullar için de kulla­nılabilir. Ancak ismin önüne (kulu) manasına gelen “abdü” ke­mesini eklemek lazımdır. Mesela Kadlr yerine Abdülkadir is­i verilmelidir. Mana: Kadir olan Allah’ın kulu olur. Aynı şekil­e Kerım yerine Abdülkerim, Samed yerine Abdüsssamed, affar yerine Abdülgaffar isimleri verilirse, hem mana vakıaya uyar, hem de kullanımda sıkıntı ortadan kalkar. Esma-i hüsnadan bazı isimler kullar için doğrudan kullanıldığında anasını kula göre düşünürüz. Mesela Allah Teala Kur’an-ı akim’de kendisini “el-Mümin” olarak vasıflandırmış, Peygamber’ine tabi olanlara da “Mümin” ismini vermiştir. Lafızlar aynıdır, fakat manalar farklıdır,

Esma-i hüsnadan bir isim zikredilince, peşinden “celle celalühü ve çelle şanuhü”, yani “azameti ve şanı yüce olsun” anasındaki hürmet ve saygı ifadesi eklenmelidir. Allah ism-i şerifinden sonra “Teala” demek yeterlidir. Celle celalühü ifa­esi de söylenebilir.

Esma-i hüsnayı çerçeve yaptırıp duvara asmakla yetinme­meliyiz. Bizden istenen, onu ezberleyerek veya yazılı metin­den okuyarak yüce Rabbimiz’j zikretmektir. Ehlinin tavsiyesi ile, esma-i hüsna zikredilerek maddi manevi birçok hastalık tedavi edilebilir. Bunun için ihlas, edep ve helal lokma şarttır.

Esma-i hüsnayı günlük vird olarak okumak isteyenler bu­nu kendi tercihleriyle değil, ehli olan bir alimin tavsiye ettiği usulde yapmaları daha uygundur. Bir ilaç, zamanında ve usu­lünde alınmaz ise, çoğu defa hastanın hastalığını artırır.

Allahın İsimleri
Hadisi Şerifin Metni:Ebu hureyre radyallahu anh’dan rivayetle Rasulullah dedi ki: ” Allahu Teala’nın 99 ismi şerifi vardır.Kim ki bunları beller ve ezberlerse cennete girer. Sonsuz saadete ulaşmış olur. Huva’llahü’llezi la ilahe illa hu
Allah:Uluhiyete mahsus sıfatların(bütünlük ve üstünlük ifade eden bütün kemallerin) hepsini kendisinde toplayan.Bu ismi şerif isimlerin hepsini kendisinde toplar. Bir an bile yokluğunu farzetmek imkansız bulunan zat demektir.Bu ismi şerif ismi Azam’dır.
Er-Rahman:Ezelde yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet eden. Sevdiğini ve sevmediğini ayırtetmeyerek, bütün nimetleriden istifadeye sunan.
Er-Rahim:Pek çok merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vererek mükafatlandıran.
El-Melik:Tüm kainatın sahibi ve tek, mutlak hükümdarı.
El-Kuddüs:Hatada, gafletten,aciziyetten ve her türlü eksiklikten çok uzak, pek temiz.
Es-Selam:Her çeşit arıza ve hadiselerden salim kalan,(her türlü tehlikelerden kullarını selamete çıkaran).Cennet’teki kullarına selam eden.
El-Mü’min:Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlatan. Burada bir açıklama yapmak gerekiyor:Bir şeye imanın üç aşaması vardır.1- Kalp ile tasdik:Peygamberimiz’in Allah tarafından getirip, haber verdiği şeylerin doğruluğunu gönülden, hiçbirini diğerinden ayırt etmeden kabul etmek.Bu esastır.2-Dil ile tasdik:Bu inancını dil ile söylemek.3- İş ile tasdik: Yaptıklarıyla inancını doğrulamak.Bu üç özellği de kendinde bulunduran imanı benimsemiş, bütün ve parçalanmaz olduğunu göstermiş olur.
El-Müheymin:Gözetici koruyucu.
El-Aziz: Mağlup edilmesi mümkün olmayan galip.
El-Cebbar:Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan.
El-Mütekebbir:Herşeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren.
El-Halık: Herşeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, olayları tayin ve tesbit eden (bilen, belirleyen) ve ona göre yaratan, yoktan var eden.
El-Bari:Eşyayı ve herşeyin aza ve cihazlarını birbirine uygun ve mülayim bir halde yaratan.
El-Musavvir:Tasvir eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.
El-Ğaffâr: Mağfireti pek çok olan.
El-Kahhar: Her şeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim. Kuvvet ve Kudretiyle herşeyi içinden dışından kuşatan.
El-Vehhab:Çeşit çeşit ni’metleri daima bağışlayıp duran.
Er-Rezzak:Yaradılmışlara faydalanacakları şeyleri veren.
El-Fettah:Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran.
El-Alim:Herşeyi çok iyi, en iyi bilen.
El-Kabıd:Sıkan Daraltan (zenginken fakir kılan gibi).
El- Basıt:Açan genişleten(fakirken zengin kılan). El-Kabıd ve El-Basıt ismi şerflerinden anladığımız Allah her kulunu çeşitli şekillerde imtihana tabi tutar.
El-Hafıd:Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan.(Şan ve şeref sabiyken rezil ediveriri).
Er-Rafi:Yukarı kaldıran, yükselten.( Allah teala istediği kulunu da kaldırıverir üstün şerefli yapıverir.
El-Muiz:İzzet veren, ağırlayan.
El-Müzil:Zillete düşüren, hor ve hakir eden.
Es-Semi’: Herşeyi işiten. Allah tealanın birini işitmesi diğerini işitmesine engel olmaz, insanlar gibi işitmek için gereken şartların hiçbirine ihtiyacı olmadan işitir. Herşeyi işitir kalbten geçenleri, geceleyin yürüyen bir karıncanın ayakseslerini, bir yaprağın düşüşünü …
El-Basır: en iyi gören.Herşeyi her ne şartta olursa olsun gören.
El-Hakem: Hükmeden, hakkı yerine getiren
El-Adl:Çok adaletli. Adalet sahibi.
El-Latif:En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilmeyen, en ince şeyleri yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran.
El-Habir:Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar.
El-Halim: Hilmi(Suçluların cezasını vermeye gücü yettiği halde bunu yapmayıp, onlar hakkında yumuşak davranmak, cezalarını ertelemek) çok.
El-Azim:Pek azametli (hakiki büyüklük Allah’ındır.).
El-Ğafur:Mağfireti çok.
Eş-Şekur:Kendi rızası için yapılan iyi işleri daha ziyadesiyle karşılayan.(iyililere daha iyisiyle karşılık veren)
El-Aliy:Pek yüksek olan.(Allah’tan üstün varlık düşünmek imkansızdır.Benzeri ortağı yardımcısı yoktur.)
El-Kebir:Göklerde ve yerde heryerde eşsiz ve tek büyük O’dur.
El-Hafiz:Yapılan işleri bütün tafsilatiyle tutan, herşeyi, belli vaktine kadar afat ve beladan saklıyan.
El-Mukıt:Her yaratılmışın azığını veren.
El-Hasib:Muhasib= Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilat ve teferruatıyla hesabını iyi bilen.Allah teala neticesi hesapla bilinebilecek ne kadar şey varsa hepsinin neticesini hiçbir şeye muhtaç olmadan doğrudan apaçık bilir.
El-Celil: Celalet ve ululuk sahibi.
El-Kerim:Keremi bol.(Allah teala Kerimdir, muktedirken affeder, va’dedince sözünü yerine getirir.)
Er-Rakıb:Bütün varlık üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan.
El-Mucib:Kendine yalvaranların isteklerini veren.
El-Vasi:Geniş ve müsaadekar.(Allah’u teala’nın kudreti ve rahmetinin ve diğer bütün sıfatlarının genişliği ve tükenmezliği, her zerrede görülüp duruyor, fakat insana en yakın yine kendi şahsıdır.
El-Hakim:Buyrukları ve bütün işleri hikmetli.
El-Vedud:İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, yahud sevilmeye ve dostluğu kazanılmağa biricik layık olan.
El-Mecid:Şanı büyük ve yüksek olan.
El-Bais:Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran.
Eş-Şehid:Her zamanda ve her yerde hazır ve nazır olan.
El-Hak:Varlığı hiç değişmeden duran.
El-Vekil:İşleri yoluyla kendisine bırakanların işini düzeltip, onların yapabileceğinden daha iyisini te’min eden.
El-Kaviy:Pek güçlü olan.Allah tealaya hiçbir zaman dermansızlık güçsüzlük erişmez.
El-Metin: Çok sağlam olan.
El-Veliy:İyi kullarına dost.Allah sevgili kullarının dostudur.
El-Hamid:Ancak kendisine hamdü sena olunan, bütün varlığın diliyle biricik öğülen.
El-Muhsi:Na mütenahi de olsa herşeyin sayısını bilen.
El-Mübi:Mahlukatı Maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.
El-Muıd:Yaratılmışları yokettikten sonra, tekrar yaratan.
El-Muhyi:Can bağışlayan, Sağlık veren.
El-Mümit:Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan.
El-Hay:Diri, herşeyi bilen ve her şeye gücü yeten.Allah teala diridir herzaman O’nu asla uyku uyuşukluk tutmaz.
El-Kayyum:Gökleri, yeri ve herşeyi tutan.
El-Vacid:İstediğini istediği vakit bulan.
El-Macid:Kadr ü şanı büyük kerem sahibi ve rahmeti bol.
El-Vahid(El-Ahad):Tek… Zatında, sıfatlarında, işlerinde , isimlerinde, hükümlerinde asla şeriki-ortağı- veya naziri-benzeri- dengi bulunmayan.
Es-Samed:Hacetlerin ihtiyaçların bitirilmesi ızdırapların giderilmesi için tek merci. Kendisine muhtaç olunan.
El-Kaadir:İstediğini istediği gibi yapmaya gücü yeten.
El-Muktedir:Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edn.
El-Mukaddim:İstediğini ileri geçiren öne alan.
El-Muahhir:İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.
El-Evvel:Kendi varlığının evveli yoktur.
El-Ahir:Varlığının sonu olmayan.
Ez-Zahir:Aşikar olan.Allah’ın varlığı herşeyden aşikardır.
El-Batın:Allah teala nın varlığı hem aşikar hem gizlidir.O’nu görüp de bilemeyiz. Ama mademki mahluk var halıkı da olucaktır.Bütün hakikatler onun varlığına delalettir.
El-Vali:Bu muazzam kainatı ve her an olup biten hadisatı tek başına tedbir ve idare eden.
El-Müteali:Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce olan.
El-Berr:Kulları hakkında müsait bulunan… İyiliği ve bahşişi çok olan.
Et-Tevvab:Tevbeleri kabul edip günahları bağışlayan.
El-Müntekım:Suçları, adaleti ile müstahik oldukları cezaya çarpan.
El-Afüv:Afvı(Afv:intikamın zıddıdır.)çok olan.
Er-Rauf:Pek çok rahmetlidir.
Malikü’l mülk:Mülkün ebedi sahibidir.
Zü’l-Celali Ve’l-İkram:Hem büyüklük sahibi, hem fazlı kerem sahibi.
El-Muksit:Bütün işleri denk ve birbirine uygun ve yerli yerinde yapan.
El-Cami’:İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan.
El-Ğaniy:Çok zengin ve herşeyden müstağni olan.
El-Muğni:İstediğini zengin eden.
El-Mani’:Birşeyin meydana gelmesine müsaade etmiyen.
Ed-Dar:Elem ve mazarrat verici şeyler yaratan.
En-Nafi’:Hayr ve menfaat verici şeyler yaratan.
En-Nur:(Münevvir manasına)Alemleri nurlandıran, istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran.
El-Hadi:Hidayet lutfeden, istediği kulunu hayırlı kılan, muradına erdiren.
El-Bedi’:Örneksiz, misalsiz,acib vehayret verici alemler icad eden.
El-Baki:Varlığının sonu olmayan.
El-Varis:Servetlerin geçici sahipleri, elleri boş olarak yokluğa döndükten sonra, varlığı devam eden, servetlerin hakiki sahibi.
Er-Reşid:Bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp dosdoğru ve bir nizam ve hikmet üzere sonuna ulaştıran.
Es-Sabur:Çok sabırlı.Celle Celaluh