Kalp, Ruh, Nefs, Akıl – İmam Gazali

0
5268

Kalp, Ruh, Nefs, Akıl – İmam Gazali

Bil ki, bu isimler bazen aynı bazen de farklı mânâlar için kullanılırlar.

Kalp, Ruh, Akıl ve Nefs - İkra ilim meclisi

Kalp 2 şey için kullanılır.

Bunlardan birisi, yumruk biçimindeki maddi kalptir.Göğsün sol tarafında bulunan bu kalp, vücudun kan deposu ve pompasıdır.

Diğeri ise, bu kalple ilgi ve ilişkisi bulunduğu kabul edilen manevi kalptir. Bu kalbe ruh da denir. Bu kalp insanın hakikatidir. İnsan, bununla duyar, bununla bilgi edinir, bununla mükellefiyet altına girer ve bununla sevap veya cezaya müstahak olur.

Ruh da 2 şey için kullanılır.

Bunlardan birisi kalple gelip giden kanın buharıdır. Kan, irili ufaklı damarlarla vücudun her tarafına giderken, onun buharı olan ruh da gittiği her yere (bütün doku ve hücrelere) hayat ve canlılık götürür ve duyu organlarını (göz, kulak, burun, dil gibi) çalıştırır. Doktorlar ruh derken bunu kastederler. Bu türlü ruh hayvanlarda da vardır.

İkincisi, kalbin de ikinci manası olan ve insanın hakikatini oluşturan şeydir. Bu ruhun da kanla ilişkisi vardır. Fakat, bu ruh kandan ayrı ve sabit bir şeydir. Bu ruhun ne olduğu Peygamberimize sorulunca, şu âyet indirilmiştir:

“Senden ruhu soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Size (bu konuda) az bir bilgi verilmiştir.” (İsrâ/85)

Nefs de 2 şey için kullanılır.

Bunlardan birisi, kızgınlık ve şehvet gibi hislerin kaynağı olan şeydir. Sûfiler de nefsi bu mânada kullanırlar ve onu kötü huyların sebebi ve kaynağı olarak görürler. Onun için örneğin, “Nefisle mücâdele etmek, şehvet ve hiddeti bastırmak lâzımdır.” derler. Allah Resûlü (Aleyhissalâtu Vesselâm) da şöyle buyurmuştur:

“Senin en büyük düşmanın, iki yanın arasındaki nefsindir.”

Diğeri ise, kalp ve ruhun da ikinci mânaları olan şeydir. Bu mânadaki nefs, insanın ruhu ve hakikatidir. Bu nefis, Allah Teâlâ’nın emirlerine karşı takındığı tavra göre sıfat kazanır. Bu sebeple o, kendi içindeki muhâlefeti kırıp ilâhi emirlere tam uyduğu takdirde, ‘mutmeinne nefis’ ismini alır. İlâhi emirlere uymak için kendi kötü duygularıyla mücâdele etmek zorunda kaldığı takdirde, ‘levvâme nefis’ ismini alır. Kötü duygularına teslim olup, ilâhi emirlerden yüz çevirdiği takdirde ise, ’emmâre nefis’ adını alır.

Nefsin bu üç hâli şu âyetlerde bildirilmiştir:

“Ey mutmeinne nefis! Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş bir hâlde Rabbine dön. Kullarımın arasına ve cennetime gir.” (Fecr/27-30)

“Kıyamet gününe ve levvâme nefse yemin ederim ki, biz insanları dirilteceğiz ve onların parmak izlerini de düzelteceğiz.” (Kıyamet/1-4)

“Nefis, kötülüğü çokça emredicidir (emmâredir). Rabbimin merhamet ettiği nefisler (mutmeinne ve levvâme olanlar) ise, böyle değildirler.” (Yusuf/53)

Kurân’ı Kerîm’de olduğu gibi, ilâhiyâtçı filozoflar da nefsi genellikle ruh mânasında kullanırlar.

Akıl da 2 şey için kullanılır.

Bunlardan birisi, eşyanın hakikatlerini bilmektir. Bu akıl, ilimle eş anlamlıdır.

İkincisi ise, ilmi idrâk eden şeydir. Diğer bir ifade ile, idrâk merkezidir. Bu şey kalp, ruh ve nefsin de ikinci mânaları olan insanın hakikatidir.

Kaynak; İmam-ı Gazâli, Yol Gidenlerin Klavuzu Arayanların Bahçesi, Syf: 97-99.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.