Gıybetin caiz olduğu bazı durumlar vardır. Ancak bu ruhsatlar etrafında dolaşırken, ölçü ve dengeleri koruyabilmek oldukça zordur. Her seviyedeki insanın yapabileceği bir iş değildir.
Bu yüzden ciddi bir zaruret olmadıkça bu ruhsatların etrafında rasgele dolaşmak mahzurludur. Mütemadiyen kuyunun etrafında dolaşan, bir gün gelir o kuyuya düşer.
Gıybetin caiz olduğu yerler şunlardır:
Dini korumak için bid’at ehlinin gıybeti:
Aleni olarak işlenen günahlara karşı:
Hiç utanıp sıkılmadan ve gizleme ihtiyacı da duymadan aleni olarak içki içen, kumar oynayan, zina edip marifetmiş gibi sağda solda anlatan kimselerin gıybeti de caizdir. Ancak bunların gizledikleri başka günahlar varsa, onları teşhir etmek yine gıybet olur.
Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurur:
“Üç grup vardır ki, gıybetlerini yapman sana haram değildir: Günahı açıkça işlemekten sıkılmayan, zalim idareci ve dinde olmayanı dine sokan bid’atçi.”
| Hadis-i Şerif, Camiu’s-Sağir
Bunların önüne geçilmezse organize propagandalar sonucu İslâm’ın yasakladığı haramları işlemek bir marifet ve medeni bir hareket gibi algılanmaya başlanır. İşledikleri çirkinlikler meşrulaşarak toplumda yayılır. Onun için Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Allah’ın örttüğü günahı sağda solda anlatan kimselerin ilâhi affa liyakatlerinin kalmadığını belirtmiştir.
Zulme engel olmak için:
Bir hakkı savunmak için:
Sorumluluk verilecek bir kişiyi soruştururken:
Fetva almak için:
Şahitlik için:
Birini, bilinen lakabıyla anmak:
Müminler arasında kardeşliği zedeleyecek her türlü düşünce, söz ve davranış, rahmetin kesilmesine ve gazabın inmesine sebep olur. Hizmetlerden bereket kalkar. Allah’a kullukta başarıya ulaşmak ve din hizmetlerinde hezimetten kurtulmak isteyenlerin çirkin laf, kaba tavır, kavga, uyuşmazlık ve bilumum kötü düşüncelerden uzak durmaları gerekir.
İnsanları bizden uzaklaştıracak, kin ve nefret hislerini tahrik edecek tavır ve davranışlardan kurtulmadıkça huzur ve saadet adına verebileceğimiz bir şey yok demektir.
Halbuki düşmanca duygularla bize gelenler bile bizde hayat bulmalı, çehrelerinde huzur ve dudaklarında tebessümle geri dönmelidirler.