Hamidiye Alayları
40’lar Kulubü bünyesinde yayımlanan ‘Abdülhamid Han Osmanlı’da Son Damga’ kitabında naçizane benim de ‘Hamidiye Alayları’ adlı bir makalem yayımlandı. Ben de makalemi buraya taşımak istedim, bünyelerinde benim kalemime de yer açan 40’lar Kulübü’ne ve değerli Genel Yayın Yönetmenimiz Yunus Coşkun’a teşekkür ediyorum…
Ulu hakan Sultan Abdülhamid Han’ın siyasi dehasını reddetmek tarihimizin görmüş olabileceği en büyük haksızlıktır. Abdülhamid, imparatorluğun en zor döneminde Osmanlı’yı 33 sene ayakta tutmuş, 4 tarafı farklı tehdit unsurlarıyla kaşınan bir İmparatorluğu düzlüğe çıkarmıştır. Bütün bu zorlukları siyasi dehasıyla, aldığı kararlarla ve yaptığı manevralarla ustalıkla aşmasını bilmiştir.
Paşaların büyük bir kısmının bu projeye karşı çıkmasına aldırış etmeyen Sultan Abdülhamid, kararlılığını bir kez daha göstermiş oluyordu. Böylelikle Doğu Anadolu bölgesindeki çalışmalar hız kazanmış, aşiret reisleriyle görüşmeler başlamıştı.
Hamidiye Alayları ile ilgili kanunun 19. maddesinde alayların yapısı ve kimliği hakkında şu bilgilere yer verilmiştir1891’de ilk olarak çıkarılan elli üç maddelik nizamnâmede Hamîdiye Süvârî Alayları’nın nasıl kurulacağı ve özelliklerinin nasıl olacağı açıklanmıştır. Buna göre; bu alayların isimleri Hamidiye Süvari Alayları’dır. Bu alaylar, dört bölükten az, altı bölükten fazla olmayacaktır. Her bölük; dört takımdan, her takım da 32 neferden az, kırk sekiz neferden fazla olmayacaktır. Her alay en az 512, en fazla 1152 kişiden meydana gelecektir. Her dört alay bir liva sayılacaktır. Büyük aşiretlere bir veya birden fazla alay, küçük aşiretlere ise birkaç bölük kurma hakkı verilecektir. Ancak alay kurulması ve eğitim maksadıyla aşiretlerin birleştirilmesi önlenecek, merkezi otoritenin veya ordu kumandanlarının emri ile sadece savaş zamanında birleştirilecekti. Her alaydan iki çavuş Ordu-yu Hümayun merkezine gönderilip mektep alayında eğitime tabi tutulacaktı. Ayrıca her alaydan bir çocuk seçilerek İstanbul’a gönderilecek, orada süvari mektebinde tahsil gördükten sonra mülazımlık (teğmen) rütbesiyle memleketine ve alayına dönecekti.Asakir-i Hamidiye Süvari Alayları Kürt ve Arab aşairinden mürettep olduğundan bu akvama mensup olanlardan her birinin mensup olduğu kabail ve eşairin iktiza edegeldikleri şekil ve kıyafette bulunması münasip ve muvafık olacağından şimdilik üç nümune intihab olunmak şarttır. Üzerlerindeki ahali-yi saireden fark olunacak surette alayın isim ve numarası yazılı bir alamet-i farika bulunacaktır ( Türkiye’de İstihbaratçılık ve Mit, Erdal Şimşek, sy 59)Şimdi de Hamidiye Alayları ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi’nin düşüncelerine kulak verelim;
Alayların mevcut durumuna bakılırsa Kürtler, askerlikten önceki hallerine ve Hamidiye olmayanlara oranla medenileşmesi hızla gerçekleşmektedir. Askerlik konusunda diğer kavimlerden daha yeteneklidir. Medeniyetin cennet kapısı, askerlik yönüyle eğitim bahçesine açılmıştır. Daha önce aşiret mekteplerinin kapatılması Kürt çocuklarının sevincini söndürmüş ve ümitsizliğe düşürmüştür. Bunun sonucu olarak sadık bir unsurun sadakatlarının esasını sarsmıştır. Pencere hükmünde olan aşiret mekteplerinin kapatılması böyle zarar verirse, kapı hükmünde Hamidiye alaylarının kapatılmasının ne kadar zarar verdiğini siz kıyas ediniz.(4)
Bediüzzaman bir başka makalesinde “Kürdistan’ın istikbalini temin edecek” esası ve medresesi aşiret alayları kabul edilen din ilimleri ile beraber medeniyet fenlerini genelleştirmek olarak ifade eder. Aşiretlerde asker olmayanları da onlar gibi millî asker yapılmasının önemine dikkat çeken Said Nursî, elektrik ışığı gibi olan askerlik, birbirlerine komşu olan aşiretler arasında reaksiyon peyda ederek onların cevherlerini ortaya çıkaracağını söyler.(5)
Zamanının en büyük İslam alimlerinden biri olan Said Nursi’nin bu konudaki düşünceleri bizleri yakinen ilgilendirmektedir. Yukarıda satırlarımıza taşıdığımız ifadeler Said Nursi’nin makalelerinden alınmıştır. Onunda bu konuya değindiği üzere, Hamidiye Alayları, aşiretle devlet arasındaki iletişimi artırmış ve Doğu Anadolu’daki aşiretleri hızlı bir biçimde medenileştirmiştir.
Hamidiye Alayları’na diğerlerine göre daha eleştirel yaklaşan başka bir makaleden alıntı yapmak istiyorum.
Halbuki Hamidiye Alayları etrafında dönen Osmanlı’da ve daha sonra Cumhuriyete tevarüs eden bir dizi sorun mevcut. Alayların kurulduğu ve etkin olarak faaliyette olduğu bölgelerdeki eylemleri, buralardaki aşiret yapısı, Alaylar’ın Ermeni katliamlarındaki rolü ve etkisi, söz konusu bölgelerdeki başta toprak ve güvenlik sorunu olmak üzere vuku bulan hayati sorunlar ve bugün de karşı karşıya kaldığımız etnik çatışmalar ve sınır problemleri olmak üzere hem son dönem Osmanlı’nın hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet formasyonu ve ulusal kimlik inşası süreçlerinde doğrudan rolü olan olaylar zinciri Hamidiye Alayları ile birebir ilişkili.(6)
Ümit Kurt adlı bu yazarın tezi diğerlerine oranla biraz daha zayıf kalmıştır ve sadece istisnalarla örülüdür. Lakin Alayların etkin olduğu bölgelerde Rus tehdidine karşı etkin bir direniş gösterilmiş, bölgedeki farklı emperyal güçlerin emelleri sekteye uğratılmıştır. Elbette ki Alayların bir kısmı insiyatifi tamamen eline almaya çalışmış, ve bazı bölgelerde şiddet olayları sergilemiştir fakat bunları Hamidiye Alayları’nın genel yapısına ve kuruluş amacına sirayet ettirmek Abdülhamid’in düşünce yapısına ve ümmet şuuruna ters düşecektir.
Hamidiye Alayları konusunda bir de Osmanlı Tarihi bilgisine güvendiğimiz ve Sultan Abdülhamid ile ilgili elinde geniş bir araştırma havuzu bulunan Mustafa Armağan’a kulak vermemiz elzemdir.
“Hamidiye Alayları şunlara yaramıştı: 1. Askerlik yapmayan Kürtlerle kolluk kuvveti eksikliği giderildi. 2. Rus istilasına karşı caydırıcı oldu. 3. Kürtler ve konar göçerlerin dış güçlerce kullanılmasına engel oldu. 4. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmelerini hızlandırdı. 5. Çocuklar İstanbul’daki Aşiret Mektebi’nde eğitilerek Osmanlılık bilinci edindiler. 6. Aşiret kavgalarının önüne geçildi. 7. Sükûnet sağlanınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun imarına çalışıldı…”
Konuyla ilgili bir diğer iddaa ise Abdülhamid’in alayları sadece Kürt aşiretlerinden oluşturduğuyla ilgilidir. Bu iddaayı ortaya atanlar aynı zamanda Abdülhamid’in Hamidiye Alaylarını, Ermenilerin en büyük düşmanı olan Kürtlerden oluşturarak soykırımı sistemli bir hale dönüştürdüğünü vurguluyorlar. Bu iddaaya‘Osmanlı-Rus ve İran savaşında Kürtler’adlı kitabın yazarı Avyarov şöyle cevap veriyor;
Hamidiye Alayları da Ermenilerce çok çarpıtılmış konulardan biridir. İddia şu ki, Hamidiye Alayları’nı Abdülhamid özellikle “Ermenilerin en kötü düşmanları” olan Kürtlerden kurarak soykırımı sistematik bir şekilde yapmak istemiştir. Halbuki Hamidiye Alayları tamamen Kürtlerden oluşmaz. İçlerinde Karapapak Türklerinden tutun da Araplara kadar pek çok milletten birlikler bulunur. Amaç, o zamana kadar göçebe olan aşiretleri kontrol altına almak ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu yeni bir Rus-Ermeni istilasına karşı korumaktır. Aynı zamanda Ermeniler yanında Kürtleri de elde etmeye çalışan İngiltere’nin kirli emellerine set çeken bir uygulamaydı ve diaspora Ermenileri arasında ve dış basında ikide bir onun mezaliminden dem vurulmasının altında Abdülhamid’in bu çok yönlü stratejisini hazmedemeyişleri yatmaktadır. Toplam sayıları 29,193 askerdir. (“Osmanlı-Rus ve İran Savaşları’nda Kürtler”, Sipan, 1995, s. 227) (10)
Hamidiye Alayları ile ilgili ‘Yeniden Hamidiye Alayları Projesi’ adıyla detaylı bir makale kaleme alan Buğra Ekinci, makalesinde şu ifadelere yer vermiştir. “Kürdler başta projeye pek itibar etmedi. İlk olarak 8 alay kuruldu. Sonra Kürdler bunların kendi menfaatlerine de olduğunu anlayarak rağbet ettiler. Bunun üzerine alay sayısı 65’e çıktı. Alaylar Erzincan’daki IV. ordu merkezine bağlandı. Bir kısmı Ruslara karşı Erzurum-Van tarafında; bir kısmı da İngilizlere karşı Mardin-Urfa mıntıkasında mevzilendi.”
Alay birliklerinin mevcudunun 75 bin civarı olduğunu belirten Ekinci, “. Alaya girenler mushafa yemin ediyor; birliklere üzerinde âyet ve tuğra bulunan kırmızı sancak veriliyordu. Askerler kendi aşiretlerine mahsus, fakat tek tip elbise giyecek; herkes atını kendi getirecekti. Reisler İstanbul’a gelip padişaha sadakat yemini ettiler. Ancak asırlarca azade yaşamaya alışmış insanlar üzerinde nizam kurmak hayli zordu. Padişah bunlara sabır ve tolerans ile muameleyi emretti. 1896’da bir nizamname daha çıkarıldı. Alaya mensup aşiretlere vergi muafiyeti getirildi. Alaylar, yalnızca Sünnî Kürdler dendi. Ağrı taraflarında bir Karapapak alayı teşkil edildi. Ancak Yezidî ve Kızılbaşlar, Milli aşireti alayına asker olarak alınmış; hükûmet de itiraz etmemiştir. Zamanla Arablardan da alaylar kuruldu. Hatta Libya’dakiler 1930’a kadar İtalyanlarla savaştı.” Diyerek makalesine son noktayı koyuyor.
Aynı yılda Zorlu deresinde Kazak süvarileri tarafından kıstırılan Cibranlı Halil Bey, kendisinden 10 kat büyüklükteki Kazak süvari birliğini yenmiş ve birliğin komutanını bizzat kendisi öldürmüştür. Kazım Karabekir Paşa’nın yönlendirmeleri ile Hamidiler, Rus ordusunu Kafkaslara kadar kovalamışlardır. Bu alayların doğuda meydana gelen Ermeni isyanlarında da önemli faydası görülmüştür. (7)
“Hamidiye Alayları şunlara yaramıştı: 1. Askerlik yapmayan Kürtlerle kolluk kuvveti eksikliği giderildi. 2. Rus istilasına karşı caydırıcı oldu. 3. Kürtler ve konar göçerlerin dış güçlerce kullanılmasına engel oldu. 4. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmelerini hızlandırdı. 5. Çocuklar İstanbul’daki Aşiret Mektebi’nde eğitilerek Osmanlılık bilinci edindiler. 6. Aşiret kavgalarının önüne geçildi. 7. Sükûnet sağlanınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun imarına çalışıldı…” Mustafa Armağan
Padişah Kürtlerden oluşturduğu Hamidiye Alayları Ermeni isyanlarını bastırmak ve denetim altına almakta çok başarılı olmuştu. Aşiret Mekteplerinde okutturduğu Kürt çocuklarla da yöre halkının devlete güvenmesini sağladı ve Kürtlerin Babası anlamına gelen Bave Kürdistan adı verildi Hakana. Bu nedenle de tahttan indirilmesine en büyük tepki Kürtlerden geldi.(8) ‘Osmanlı’da Kürt siyaseti Abdülhamid Han ve Hamidiye Alayları’ Aziz Üstel (12)Hamidiye Alayları’nın ZARARLARIBu alayların, bazı zararları da olmuştur. Mesela bu alaylar, bazı yağma ve baskın işlerine de karışmışlardır.Ayrıca çok büyük kısmı Şafi Kürtler’den oluşturulan Hamidiye Alayları ile bölgede ciddi manada Alevî-Şafii gerilimi yaşanmıştır. Bu alaylar ile bölgede feodal yapının pekiştirildiği yönünde ciddi eleştiriler de vardır.
Bu alayların İttihat ve Terakki tarafından lağvedilmesi ile merkezi otoriteye karşı cephe almalar başlamış ve bazı isyanların da altyapısı hazırlanmıştır.
Bazı Kürtçü yayınlarda bu alayların Rusların önünden kaçtığı ve silahlarını Türk askerlerine çevirdiklerine dair iddialar varsa da bunu ispatlayacak tarihi deliller yoktur.(9)
KAYNAKLAR
1- Bediüzzaman Said Nursî, Eski Said Dönemi Eserleri, s. 308.
2- Türkiye’de İstihbaratçılık ve Mit, Erdal Şimşek, sy 57
3-http://www.sorularlasaidnursi.com/said-nursi/hayati/422-said-nursinin-hamidiye-alaylarina-bakisi.html
4-Bediüzzaman Said Nursî, aynı eser, s. 18-19.
5- Bediüzzaman Said Nursî, aynı eser, s. 26.
6-Hamidiye Alayları, Kürtler, Ermeniler ve 1915, Ümit Kurt
7- Mustafa Armağan, Hamidiye Alayları’nın yararları
7,8,9- Hamidiye alayları hakkında daha ileri okumalar için bkz.: Bayram Kodaman, Sultan Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası; Nihat Gültepe, Hayat Tarih Mecmuası, Temmuz 1976; Erdal Şimşek, Türkiye’de İstihbaratçılık ve Mit; Osman Aytar, Hamidiye Alaylarından Köy Koruculuğuna vb.
10- Osmanlı-Rus ve İran Savaşları’nda Kürtler”, Sipan, 1995, s. 227
11-Yeniden Hamidiye Alayları projesi, Buğra Ekinci
12- Osmanlı’da Kürt siyaseti Abdülhamid Han ve Hamidiye Alayları, Aziz Üstel
Bu makale ‘Abdülhamid Osmanlı’da Son Damga’ adlı kitapta yayımlanmıştır.