Hicaz Albümü (Mekke- Medine)

0
3002

Hicaz Albümü (Mekke- Medine)

1. MESCİD-İ HARÂM

“El- Mescidü’l- Haram” tabiri, Kur’ân-ı Kerîm’de 15 yerde geçer. Bu tabirle, Mekke’de Kâbe’yi kuşatan ve ibadet için kullanılan alanın yanı sıra Mekke veya Mekke Haremi kastedilir. Yeryüzünde bilinen ilk mescid olan Mescid-i Harâm’da Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Hazreti Ebû Bekir zamanında herhangi bir değişiklik yapılmadı. Hazreti Ömer döneminde çevresindeki bazı evler istimlâk edilerek genişletildi ve etrafı göğüs hizasında bir duvarla çevrildi.

Hazreti Osman döneminde ve sonraki dönemlerde de bir çok kez genişletilen Mescid-i Harâm’a 1576 yılında Osmanlı Revakları dediğimiz kubbeli yapı inşâ edildi. Çeşitli dönemlerde yapılmış 9 minaresi bulunan Mescid-i Harâm, günümüzde dış avlusuyla birlikte, 1 milyon kişinin aynı anda namaz kılabildiğ 400.000 metre karelik bir alana sahiptir.
El- Mescidü'l Haram tabiri Kuranı Kerimde onbeş yerde geçer

2. KÂBE

Kur’ânda Hazreti İbrahim’den önce Kâbe’nin var olduğuna işaret edilmektedir. Kâbe, Hazreti İbrahim’den sonra da birçok kez tamir ve yeniden inşâ edilmiştir. Bu yeniden inşâların en önemlisi, Hazreti Peygamber zamanında olandır. 605 yılında Kureyş tarafından gerçekleştirilen bu yeniden inşâ faaliyetine, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de amcası Abbas’la birlikte taş taşıyarak katılmış ve Hacerulesved’i yerine koyma şerefini Kureyş kabileleri arasında arabuluculuk yaparak muhtemelen bir çatışmayı önlemiştir.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:

“Semâ’nın kapılarının açıldığı ve duaların kabul edildiği dört zaman vardır. Bunlar, müminlerin Allah yolunda düşmanla karşılaştıkları, yağmurun yağdığı, namaz kılındığı ve Kâbe’nin görüldüğü anlardır.” (Taberânî, 199-201)
Semâ'nın kapılarının açıldığı ve duaların kabul edildiği dört zaman vardır. Bunlar, müminlerin Allah yolunda düşmanla karşılaştıkları, yağmurun yağdığı, namaz kılındığı ve Kâbe'nin görüldüğü anlardır.

3.HACERÜLESVED

Hacerülesved, Kâbe’nin doğu köşesinde, yerden 1,5 metre yükseklikte (resimde görülen) gümüşten bir muhafaza içersinde yer alır. Yaklaşık 30 cm. çapında ve yumurta biçiminde, siyaha yakın koyu kırmızı renktedir. Hazreti İbrahim (aleyhisselâm) tarafından Kâbe’nin inşâsı sırasında, tavafın başlangıç noktası olarak yerleştirilmiştir.

Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir defasında dudaklarını Hacerülesved’in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonra dönüp, Hazreti Ömer (radıyâllahu anh)’in de ağladığını görünce, şöyle demiştir: “Ey Ömer! Gözyaşları burada dökülür!” (İbn-i Mâce,Menasik, 27)

İbn-i Abbas’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, “Allah’ın (Celle Celalühü) kıyamet günü Hacerülesved’i getireceği ve onunda hak üzere kendisini istilâm edenlere şahitlikte bulunacağı” ifade edilmektedir. (Tirmîzî, Hac, 112)
Hacerülesved, Kâbe'nin doğu köşesinde, yerden 1,5 metre yükseklikte (resimde görülen) gümüşten bir muhafaza içersinde yer alır.

4. MAKÂM-I İBRAHİM

Hazreti İbrahim (aleyhisselâm)’ın Kâbe’nin inşâsı sırasında iskele olarak kullandığı ve üzerine çıkıp insanları davet ettiği taşa verilen isimdir. Mescid-i Harâm’ın içerisinde Kâbe’ye 15,4 metre uzaklıkta, bir camekan içerisinde muhafaza edilmektedir. Kalınlığı 20 cm. kenar uzunlukları ise, 38 ve 36 cm.’dir. Bir mucize olarak taşın üzerinde Hazreti İbrahim (aleyhisselâm)’in ayak izleri bulunmaktadır.

Kur’ânda iki yerde Makâm-ı İbrahim’den bahsedilir :

Al-i İmran Sûresi, 96-97.Âyette “İbadet yeri olarak yeryüzünde yapılan ilk bina Mekke’deki Kâbe olup, pek feyizlidir. İnsanlar için hidayet rehberidir. Orada apaçık alâmetler, deliller ve ayrıca İbrahim’in makâmı vardır.” Bakara Sûresi, 125. Âyette ise: “İbrahim’in makamını Namazgâh edinin.” buyrulmaktadır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

“Rükn (Hacerulesved) ve Makâm-ı İbrahim Cennet yakutlarından iki yakuttur. Eğer Allah onların aydınlıklarını gidermemiş olsaydı, doğu ile batı arasını sürekli aydınlatırdı.” (Tirmizi, Hac 49)
ibrahimmakami

5. ALTINOLUK

Kureyşliler, 605 yılında Kâbe’yi yeniden inşâ ederken, tavanda biriken suların Hicr’e akması için Kuzeybatı duvarına bir oluk koydular. Bu oluk Emevi halifesi I.Velid zamanında altınla kaplattırıldı ve Altınoluk olarak anılmaya bu tarihte başlandı.

Kanuni Sultan Süleyman’ın 1553 yılında, eskiyen oluğu gümüş kaplı bir olukla değiştirmesi üzerine bir süre ‘Gümüş Oluk’ adıyla anıldı. Çeşitli dönemlerde altınla kaplanan veya tümden yenilenen altın oluk, son olarak 1997’deki tamiratta yenilenmiştir.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in tavaf sırasında oluğun altına geldiğinde, ‘Allahım! Senden ölüm anında rahatlık, hesap anında da af dilerim.” diye dua ettiği bilinmektedir.

ALTINOLUKK

6. HİCR

Kâbe’nin kuzeybatı duvarının (Altınoluk tarafı) önündeki duvarla çevrili alandır. Burası başlangıçta Kâbe’ye dahildi ve 605 yılındaki yeniden inşâ sırasında Mekkeliler, ellerindeki malzemenin inşâ’ya yetmeyeceğini anlayınca binanın daha küçük tutulmasına karar verdiler. Hicr adı verilen bu alanı göğüs hizasında bir duvarla çevirerek Kâbe’nin dışında bıraktılar ve Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye de burayı taşla döşediler.

Hâtim adı verilen duvarın iki ucunun Kâbe’ye olan uzaklığı yaklaşık 2 metre olup, yüksekliği de 1,31 metredir.

Hazreti Aişe (radıyâllahu anh) Kâbe’ye girip, namaz kılmak istediğini söylediğinde, Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu elinden tutarak Hicr’e götürmüş,

‘Kâbe’ye girmek istersen, burada namaz kıl, çünkü o Kâbe’den bir parçadır.’ buyurmuştur. (Tirmîzi, Hac, 48)

Hicr

7. SAFÂ-MERVE

Safâ, Mekke’nin doğusundaki Ebûkubeys dağının eteğinde, Merve tepesi ise, Mekke’nin batısındaki Kuaykıân dağının eteğinde, Kâbe’nin Rüknulırâkî köşesinin karşısında yer alır. Her iki tepe arasında yaklaşık 400 metrelik bir measafe vardır. Bu aradaki alan zamanla doldurularak tesviye edilmiş, 1922’de üzeri kapatılmış ve sonraki yıllarda da çok katlı hâle getirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Safâ ve Merve’nin Allah’ın koyduğu sembollerden olduğu belirtilmekte, bu iki tepe arasında sa’y etmenin hac ve umre ibadetinin parçası olduğu vurgulanmaktadır.

Haccın şartlarından olan Sa’y ile Hazreti Hâcer’in oğlu İsmâil’e su bulabilmek için iki tepe arasındaki koşuşturması, tâbi tutulduğu bu çetin imtihan ve gösterdiği sabır yâd edilmektedir.

safa merve

8. HAZRETİ PEYGAMBER (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)’İN DOĞDUĞU EV

Günümüzde Mekke Kütphanesi olarak kullanılmaktadır.

HAZRETİ PEYGAMBERİN DOĞDUĞU EV

9. CENNETÜ’L-MUALLÂ

Câhiliye döneminden bugüne kadar Mekke mezarlığı olan bu yer, Harem-i Şerif’în yaklaşık 2 km. kuzeyindedir.

Cennetü’l-Muallâ’da Hazreti Hatice’nin (radıyâllahu anh) kabri ile Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in oğulları Kâsım ve Abdullah’ın kabirleri, Sahabeden de Abdullah b. Zübeyr’in kabri bulunmaktadır.

Evliyâ Çelebi, Cennetü’l-Muallâ’da 75 adet kubbeli mezar ile Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dedesi Abdülmuttalip ve amcası Ebû Talip’in kabirlerinde de kubbeli türbeler bulunduğunu nakleder ancak 1926 yılında Cennetü’l-Muallâ’daki tüm türbeler yıktırılarak mezar taşları Riyd’daki bir müzeye konulmuştur.

CENNETÜ'L-MUALLÂ

10. MESCİD-İ CİN

Mescid-i Cin, Mekke’nin mezarlığı Cennetü’l-Muallâ’nın yakınında ve Harem-i Şerif’in yaklaşık 2km. kuzeyinde şehre hakim bir tepenin üzerinde yer alır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çeşitli zaman ve mekanlarda, cinlere vahyi tebliğ etmek için Kur’ân okurdu. Bir gün Abdullah b. Mes’ûd ile birlikte Hacûn yakınlarında bir yere gittiklerinde toprağa bir çizgi çekerek, ondan bunu aşmamasını istemiş ve kendisi çizginin ilerisinde cinlere Kur’ân okumuştur. Daha sonra burada inşâ edilen mescide; Mescid-i Cin adı verilmiştir.

Buraya ilk mescid, 1700 yılında Mekke’ye gelen İbrahim Ağa adlı mimar tarafından yapılmıştır. 1943’te yenilenen mescid, 2000 yılında yıkılarak modern bir tarzda yeniden inşâ edilmiştir.

MESCİD-İ CİN

11. MESCİD-İ İCÂBE

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Veda Hacc’ında Minâ’dan dönüşü sırasında Maabde’de çadır kurdurup, dinlendiği yerde yapılmıştır.

Bugün Minâ’dan gelirken, Maabde’de Kral Abdülazz mescidini geçince karşıda, üzerinde kale bulunan dağın eteğindeki bu mescid 720’de inşâ edilmiş, son olarak sultan Abdülmecid zamanında yeniden yapılmıştı.

Suudi devleti diğer mescidler gibi burayı da yenilemiştir.

MESCİD-İ İCÂBE

12. ARAFAT

Mekke’nin 21 km. doğusunda Tâif dağ yolu üzerinde, ova görünümünde düz bir alan olan Arafat, haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı yerdir.

Doğudan batıya 6,5 km. kuzeyden güneye 11-12 km. uzunlukta olan bu sahanın kuzey kesiminde Cebel-i Rahme bulunmaktadır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in “Arafat’ın tamamı vakfe yeridir.” (Müslim, Hac, 149) hadisi gereği, Arafat’ın her yerinde vakfe yapılabilmektedir.

Arafat’ta vakfe zamanı, arefe günü (9 Zilhice) güneşin zevalinden sonra başlar, ertesi gün şafak vaktine kadar devam eder. Sünnet olan, Arafat’a arefe günü zevalden sonra gelmek ise de, günümüzde yoğunluk sebebiyle, hacılar bir gün önce Arafat’a taşınmakta ve geceyi orada geçirmektedirler.

arafat

13. MESCİD-İ NEMÎRE

Mescid-i Nemîre, Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarının cem edilerek kılındığı büyük camidir. Vedâ Haccı sırasında Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için Arafat’ın batısında küçük bir tepe olan Nemîre’de kıldan bir çadır kurulmuş ve yine burada Harem sınırının bittiği Urene Vadisi’nde düz bir alanda Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 120.000’i aşkın ashabına meşhur Vedâ Hutbesi’ni okuyup, öğle ve ikindi namazını cem-i takdimle kıldırarak, vakfe mahalline geçmişti. (Müslim, Hac, 147)

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in namaz kılıp, hutbe okuduğu mekanda bir mescid yapılmış ve yanındaki tepeciğe nispetle Mescid-i Nemîre adı verilmiştir.

mescidi nemire

14. MÜZDELİFE CÂMİİ

Hacda, Arafat Vakfesinden sonra ikinci vakfenin yapıldığı yer olan Müzdelife’de bulunur. Mekke’ye 13 km. mesafede bulunur.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Vedâ Haccı’nda Arafat Vakfesinin ardından Müzdelife’ye gelip, Kuzah tepesine yakın bir yere inerek, yatsı vaktinde akşamla yatsı namazını birleştirerek kılmıştır.

Hacıların güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrılıp, Arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi sabah namazı vaktine kadar Müzdelife’de geçirmeleri; Hanefî ve Şafî mezhebine göre sünnettir.

mekke müzdelife cami

15. MİNA

Mekke ile Müzdelife arasında Mescid-i Harâm’ın yaklaşık 7 km. kuzeydoğusunda ve Harem sınırları içinde bulunan Mina, şeytan taşlama, kurban kesme, bayram günlerinde konaklama gibi hac ibadetlerinin (menâsik) yapıldığı yerdir.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in uygulaması doğrultusunda bayramın birinci ve ikinci günlerinde gecenin Mina’da geçirilmesi mezheplere göre sünnet veya vacip sayılmıştır. Aynı şekilde Harem sınırları içinde kesilmesi gereken Hac kurbanının Mina’da kesilmesi, yine hac ibadetinin önemli bir parçası olan saç kesme ve kısaltmanın da Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in uygulaması sebebiyle Mina’da yapılması daha faziletli kabul edilmiştir.

mina dağı

16. CEMERÂT (CEMRELER)

Hacıların Kurban bayramı günlerinde Mina’da attıkları küçük taşlara ve bu taşların atıldığı üç ayrı yere (küçük, orta ve büyük) cemre denir. Cemreler arasında 156 ve 116 m. mesafe vardır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Vedâ Haccı sırasında bu cemrelere taş atmış ve özellikle bu esnada, hac ibadetinin yapılış şeklinin kendisinden öğrenilmesini istemiştir. (Müslim, Hac 310-312) Sahih hadislerde bu uygulamanın Hazreti İbrahim’in sünnetine dayandığı açıkça belirtilir ve sembolik olarak şeytanın taşlandığı vurgulanır.

Hazreti İbrâhim (aleyhisselâm)’in Kâbe’nin inşâsını tamamladıktan sonra Cebrâil (aleyhisselâm)’ın yol göstermesiyle ilk haccını yaptığı ve oğlu İsmâil’i kurban etmeye götürdüğü sırada kendisini Allah’ın emrini yerine getirmekten alıkoymak isteyen şeytanı bu 3 yerde taşladığı rivayeti, hadis kitaplarında yer almaktadır. (Müsned, I, 297; Hâkim, I, 466)

17. HİRA DAĞI (CEBEL-İ NUR)

HİRA DAĞI (CEBEL-İ NUR)

Hazreti Peygambere (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ilk vahyin geldiği yer olan Hira Mağarası

Hazreti Peygambere (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e ilk vahyin geldiği yer olan Hira Mağarası

18. SEVR MAĞARASI

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Medine’ye hicret ederken gizlendiği Sevr Mağarası, Sevr dağı üzerinde bulunur. 759 m. yüksekliğindeki bu dağın Mescid-i Harâm’a uzaklığı 3 km.’dir.

Ashâb’ın büyük çoğunluğunun hicret etmesinin ardından Medine’ye hicrete kadar veren Resül-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gece yarısı Hz. Ebübekir (Radıyâllahu anh)ile birlikte yola çıkarak Sevr Dağı’na ulaşmış ve bu mağaraya gizlenmişler, burada 3 gün kalmışlardır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Mekke’den ayrıldığını öğrenen müşrikler, O’nu öldürmek için aramaya koyuldular, mağaranın önüne kadar gelmelerine rağmen Allah’ın (Celle Celalühü) koruması sayesinde onları göremeden mağaradan ayrılmışlardır. Rivayete göre Mağaranın ağzını kapatan örümcek ağı ve yuva yapıp yumurta bırakan bir güvercin nedeniyle müşrikler mağaranın içine bakmışlardır.

SEVR MAĞARASI

19. HUDEYBİYE

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hicretin 6. yılında 1.400 Sahabi ile birlikte umre yapmak için yola çıktı. Zülhuleyfe’de ihrama girerek Hudeybiye’de konakladılar.

Kureyşliler Müslümanların Mekke’ye girmelerine izin vermeyeceklerini, sadece elçi olarak gelen Hazreti Osman (radıyallahu anha) bu teklifi reddedince kendisini hapsettiler. Bu haber Müslümanlar’ın karargahına Hazreti Osman’ın şehit edildiği şeklinde gelince Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) müşriklerle savaşmadan oradan ayrılmayacaklarına dair biat aldı. Buna Rıdvan Biatı denilir.

Durumu haber alan müşrikler, Hazreti Osman’ı serbest bıraktılar. Yapılan görüşmeler sonunda Hudeybiye anlaşması adı verilen ve ilk bakışta Müslümanların aleyhine gibi görünen ve ashâbın itirazına yol açan bir anlaşma imzalandı. O yıl umre yapılmadan Medine’ye dönüldü ve bu umre ertesi yıl kaza edildi.

Bu anlaşmanın Müslümanlar için ne kadar hayırlı olduğu sonraki yıllarda görüldü; 2 yıl sonra anlaşmayı Kureyş bozdu.

hudeybiye

20. MESCİD-İ NEBEVİ

Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 12 Rebîülevvel (24 Eylül 622) Cuma günü Medine’ye ilk girdiğinde kendisini davet edenleri kırmamak için, devesinin salıverilmesini ve onun çöktüğü yere en yakın yerde konaklayacağını söyledi. Kasvâ isimli devesi, boş bir arsada çöktü ve Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buraya en yakın olan Ebû Eyyyüb el-Ensâri’nin evine misafir oldu.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devenin çöktüğü arsayı sahiplerinden satın alarak mescid haline getirdi.

Mescid-i Nebevî’nin ilk binası, taş temel üzerine tek sıra kerpiçten bir adam boyu kadar yükseklikte ve üstü açık biçimde inşâ edildi. 60×70 arşın (1022 m2) bir alana inşâ edilen mescid ilk kez 628 yılında genişletildi ve alanı 2.433 m2’ye ulaştı. Çeşitli dönemlerde pek çok kez genişletilen Mescid-i Nebevî, bugün 650.000 kişinin aynı anda namaz kılabileceği, 400.000 m2’lik bir alana ulaşmıştır.

Mescid-i Nebevi

Mescid-i Nebevî’nin Avlusu

Mescid-i Nebevi avlusu

Mescid-i Nebevî’de Kubbe-i Hadrâ

Mescid-i Nebevî'de Kubbe-i Hadrâ

21. HÜCRE-İ SAÂDET

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye hicretinin hemen ardından Mescid-i Nebevî’yi inşâ ederken, kendisi ve ailesi için Mescid’in doğu duvarının güney kısmına iki oda yaptırdı. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ailesine tahsis edilen bu odaların sayısı, onun sağlığında dokuza ulaştı.

Hicretin 11. yılı Safer ayının sonlarında rahatsızlanan ve son günlerini Hazreti Aişe (Radıyâllahu Anh)’a ait odada geçiren Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefât etmeden önce, ‘Lâ ilâhe illallah, ruh teslimi ne zor şeymiş!’ dedi ve Hazreti Aişe’nin (Radıyâllahu Anh)’ın kolları arasında ‘En yüce Dosta’ sözüyle ruhunu teslim etti (13 Rebîülevvel 11 / 8 Haziran 632 Pazartesi)

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nâşı, vefat ettiği yere, Hazreti Aişe (Radıyâllahu Anh)’ın odasına defnedildi. Bu oda, bundan sonra Hücre-i Saâdet diye anılmaya başlandı. Daha sonra Hazreti Ebubekr (Radıyâllahu Anh) ve Hazreti Ömer (Radıyâllahu Anh) de bu odaya defnedilmişlerdir.

Hücre-i Saâdet

22. RAVZA-İ MUTAHHARA

Mescid-i Nebevî’nin, Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evi ile minberi arasındaki bölümüne Ravza-i Mutahhara denir. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) eviyle minberi arasındaki bölümün cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bildirmiş ve burada namaz kılmayı teşvik etmiştir. Buradan başka yeryüzünde, cennetten olduğu bildirilen başka bir yer yoktur.

22×15 m. ebadındaki bu bölümde, İslamiyet’in ilk döneminden hatıralar taşıyan ve her birinin ayrı adı olan sütunlar yer almaktadır. Bu sütunlardan (üstüvane) başlıcaları şunlardır: Hazreti Aişe Sütunu, Tevbe Sütunu, Yaygı (İtikâf) Sütunu, Muhâfız Sütunu, Elçiler Sütunu.

Ravza-i mutahhara

23. MESCİD-İ NEBEVÎ’NİN MİNBERİ

Mescid-i Nebevî’de önceleri bir minber bulunmuyordu. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hurma kütüğüne yaslanarak ve kerpiçten yapılmış bir set üzerine çıkarak, ashâbına hitap ediyordu.

Cemaatin çoğalması nedeniyle, Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hutbelerinin daha rahat duyulabilmesi için, hicretten 7 yıl kadar sonra ilk minber yapıldı. Ilgın ağacından yapılan bu ilk minber, iki basamak ve üstündeki bir oturma yerinden ibaretti. Minberin yerine konulması ve Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in üstüne çıkmasıyla birlikte, daha önce yaslanarak hitap ettiği hurma kütüğünden bazı inilti sesleri duyuldu. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hurma kütüğünü eliyle okşayınca, inilti sesi kesildi. Bu olay ashâbın huzurunda gerçekleştiği için, pek çok kimse tarafından rivayet edilmiştir.

Bu ilk minbere, Emeviler döneminde 6 basamak daha ilâve edilmiştir. Bugünkü minber, süsleme ve tezyinat bakımından bir şaheser olup, 1590 yılında Sultan 3. Murat tarafından yaptırılmıştır.

mescidi nebevinin minberi

24. MESCİD-İ NEBEVÎ’NİN MİHRABI

Mescid-i Nebevî ilk yapıldığı zaman mihrabı yoktu ancak Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in namaz kıldırdığı yer belirgindi. Ömer b. Abdülazîz, Medine valiliği sırasında Mescid-i Nebevî’yi imar ederken, Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in namaza durduğu yere niş tarzında bir mihrap ilâve ettirilmiş, burası Resûlullah’ın Mihrâbı olarak meşhur olmuştur.

Emevîler ve Abbâsîler döneminde mihrabın korunmasına özel önem verilmiş, mihrabın üzeri altın tezyinatlı bir kubbe ile örtülmüştür. Memlük Sultanı Kayıkbay’ın 1483’te mermerle yenilettiği mihrap asırlarca kullanılmış ve bugünkü haline ise, 1984’te gelmiştir.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gece namaz kıldığı yerde ise, ‘Mihrabü’t- Teheccüd’ adıyla bilinen ikinci bir mihrap daha bulunmaktadır.

mihrab

25. CENNETÜ’L-BAKÎ

Medine’nin Bakî adı verilen mezarlığı, Mescid-i Nebevî’nin yanında yer almaktadır. Bakî kabristanı, ilk defa Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından mezarlık haline getirilmiştir. Türkler arasında Cennetü’l-Bakî adıyla meşhur olan bu mezarlıkta, zaman içinde birçok kubbeli yapı ve türbe inşâ edilmiş, daha sonra bunlar yıktırılarak mezarlık, mezarların küçük taşlarla belirtildiği düz bir alan haline getirilmiştir.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in oğlu Hazreti İbrahim, kızları Hazreti Rukiye, Hazreti Zeynep ve Hazreti Fatıma’nın yanı sıra torunu Hazreti Hasan ile Kerbelâ’da şehit olan Hazreti Hüseyin’in başı burada medfundur. Mü’minlerin annelerinden Hazreti Aişe, Hazreti Hafsa, Hazreti Ümmü Seleme, Hazreti Zeynep bint-i Huzeyme, Hazreti Zeynep bint-i Cahş, Hazreti Safiye, Hazreti Reyhâne ve Hazreti Mâriye’nin kabirleri ile Ehl-i Beyt’in ve ashâbın ileri gelenlerinden birçok sahâbînin kabirleri burada bulunmaktadır.

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zaman zaman Cennetü’l Baki’ye giderek orada medfun bulunanlara dua ederdi.

CENNETÜL BAKİ

26. KUBA MESCİDİ

Bugün Medine sınırları içerisinde yer alan Kuba, hicret yıllarında Medine’ye 6 mil (yaklaşık 9 km.) mesafede bir köydü. İlk hicret eden Müslümanlar, Kuba’da hurma kurutmakta kullanılan bir alanı mescid olarak kullanıyorlardı. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 11 gün süren hicret yolculuğunun sonunda Kub’ya ulaşmış ve mecid olarak kullanılan bu alanı genişleterek, Kuba Mescidi’ni inşâ etmiş, inşaatında da bizzat çalışmıştır.

Mescidin ilk hali, kare şeklindeki düz bir alanı çevreleyen dört duvardan ibaretti. Kıble’nin Kâbe’ye çevirilmesinden (623) sonra Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kuba Mescidini yeniden inşâ etmiş ve bu sırada mescidin kıble tarafındaki duvar ve buna paralel yedi sütunun üzerine tavan yapılmıştır.

Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) genellikle Cumartesi günleri Mescid-i Kuba’ya gider ve orada namaz kılardı. Bunu Müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: ‘Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ mescidine gelir ve orada namaz kılarsa, onun için umre sevabı vardır. ( İbn-i Mâce, İkâme, 198; Tirmîzi,Sâlat, 242.)

KUBA MESCİDİ

27. MESCİD-İ CUMA

Hicret sırasında Kuba’ya ulaşarak, burada 2 hafta kadar kalan Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 24 Eylül 622 Cuma günü Medine’ye hareket etti. Hareketten kısa bir süre sonra Rânûnâ vadisinde bulundukları sırada Cuma vakti girdi ve Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabını durdurdu. Burada bir hutbe îrâd etti ve ardından 2 rekat namaz kıldırdı. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından kıldırılan ilk Cuma namazı bu namazdır.

Daha sonra bu ilk Cuma namazının hatırasını yaşatmak için burada Mescid-i Cuma adıyla meşhur olan bir mescid yaptırıldı. İlk defa Ömer b. Abdülazîz’in Medine valiliği sırasında inşâ edilen mescid, Osmanlı Padişahlarından II. Bayezid tarafından yeniden imar edildi. Mihrâbın yakınında Hazreti Peygamber’in namaz kıldığı yer belirgin hale getirildi. Daha sonra ufak çaplı onarımlar geçiren mescid, 1922’de yıktırılarak yeniden inşâ edildi.

mescidi cuma

28. MESCİD-İ KIBLETEYN

Mescid-i Nebevî’ye kuzeybatı yönünde 5 km. mesafede bulunan mescidin ilk adı, Benî Selîme Mescidi idi. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) burada öğle veya ikindi namazını kıldırmakta olduğu sırada gelen bir vahiyle kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Kâbe’ye çevirilmesi üzerine ‘iki kıbleli mescid’ anlamına gelen bugünkü adını almıştır.

Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke döneminde olduğu gibi Medine döneminde de 16-17 ay boyunca Kudüs’e yönelerek namaz kılmıştı. Kıblenin değiştirilmesiyle Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Kuba’nın kıble yönü de Kâbe’ye döndürülmüştür.

mescidi kıbleteyn

29. UHUD ŞEHİTLİĞİ

UHUD ŞEHİTLİĞİ

30. BEDİR ŞEHİTLİĞİ

BEDİR ŞEHİTLİĞİ

31. HAYBER KALESİ

HAYBER KALESİ

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.