RAMAZANIMIZA BEREKET KATACAK 4 KİTAP

0
720
RAMAZANIMIZA BEREKET KATACAK 4 KİTAP

İnsanın alışkanlıklarından vazgeçebilmesi, bir süreliğine de olsa onlardan uzaklaşabilmesi, nefsine “dur artık” diyebilmesini sağlayabilir. Bu kitaplar, bu konuda bir ‘yardımcı’ görevi üstlenebilir.

Dijital pazarlama taktiklerinin o hiç vazgeçilmez “call to action” kelimelerindendir: Fırsatı kaçırma! Tıklarız ve satın alırız. Daha çok alırız, ihtiyacımız yoksa da alırız, hiç işimize yaramayacaksa da alırız, hemen alırız. Tamamen maddi olan bu sanal âlem de insanın nefsinin coşmasına vesile olan günümüz aracılarından biridir. Aslında tüm bu araçları nasıl ve niye kullanacağımızı bilsek, belki de nefsimize en büyük darbeyi vuracağız. Bir anda içimizdeki cevheri fark edebileceğiz böylelikle.

İşte Ramazan-ı Şerif de tüm Müslümanlar için birer fırsat ayı. Üstelik otuz gün sürecek bu “kampanyada” hiçbir ibadet, dua ve zikir ücretli değil. Her an, istediğiniz mekânda yapabileceğiniz fiillerle hem bu dünyada huzuru yakalayabilir, hem de ahiretinizi sağlamlaştırmak için gayret gösterebilirsiniz. Evet Müslümanlar, bu fırsat kaçmasın!

Oruç için şeytanın tek dize geldiği ibadet olduğunu söyler ârifler. Oysa biz inananlar için nice hazinelerin saklı olduğu bu güzide ibadetimiz, nefsimizi “adam” etmenin de en kuvvetli yollarından biridir. Sahurdan iftara kadar geçen süreyi “mide açlığı” olarak görmeyenlere manevi tekamül yolunda büyük şifalar bulunmaktadır. “Güç tasarrufu” modunda geçirilmemesi gereken Ramazan-ı Şerif elbette günümüzde trafikten iş yerine, evden çocukla ilgilenmeye kadar birçok şeyimizi zorlaştırabilir. Her bünyede değişik şikayetler vuku bulabilir ya da birçok insan orucunu bir övünme vesilesi hâline getirip kâmilliğe soyunabilir. Oysa Niyazi-i Mısrî Hazretleri “Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin / insân‐ı kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş” demiştir. Bizi kâmil insanlığa götürecek yegane şey irfândır. Bunun için de ibadetin yanında bol bol okuma yaparak tefekkür boyutu zenginleştirilebilir. Bilhassa orucun, insanlığın ve tevhidin yüce tarafları keşfedilebilir ve böylece Ramazan-ı Şerif daha da bereketlendirilir. İşte berekete vesile olması gayretiyle üçü eski, biri yeni, kıymetine paha biçilmez dört kitap.

Samanyolunda Ziyafet sofrasına buyurun erenler!

Sezai Karakoç‘un 1960’lı yıllarda kaleme aldığı oruç yazılarından oluşan bu 140 sayfalık dev eser, yalnız orucun hissiyatını değil Ramazan ayının maneviyat remizlerini de bünyesinde barındırıyor. Henüz açılış sayfasıyla kula kim olduğunu ve izlemesi gereken yolun nerede bulunduğunu işaret eden Samanyolunda Ziyafet, üzerinden yıllar geçse de okunacak evladiyelik bir kitap. “Betonları Kıran Oruç” başlıklı yazısına şöyle başlıyor büyük şairimiz Sezai Karakoç: “Bir ev nasıl yılda bir defa temizlenir, örümcek ağlarından kurtarılır, kiremitleri aktarılır, sıvanır, yıkanır, onarılır ve badana edilir, yani yeni yapılmış bir hâle getirilirse, bir ruh da yılda bir kere, böyle bir genel temizlik ve revizyon ister. Bir şehrin temizlenmesi, onarılması, yeniden yapılması, sıva, boya ve badanaların tazelenmesi ile Müslüman bir şehrin oruç boyunca ruhî canlılık ve hareketi, yükselme ve ilerlemesi birbirini çok andırır. Oruç, demek ki, bir noktadan bakılınca, ruhun ve vücudun dezenfekte edilmesi oluyor.”

Noktanın Sonsuzluğu öyle büyüktür ki görene!

Merhum Allah dostu Lütfi Filiz‘in (Fânî) dört ciltten oluşan bu kalın külliyatı ilk çıktığı yıllardan beri okunuyor ve hatta yeni baskıları yapılıyor. Lakin hâlâ ve çok şükür “bilenlerin bildiği” bir kitap olma özelliğini de koruyor. Popülerliğe adım atmadı, gönüller kazanmaya devam etti, büyüdükçe büyüdü bu metinler ve okuyanı da büyüttü. Hele bu dört ciltten bir dördüncü kitap var ki her okuyuşunda farklı düşüncelere gark ediyor insanı. Noktanın Sonsuzluğu serisinin son kitabı olan dördüncü kitapta Lütfi Filiz’in tevhid, vahdet, mürşit, sohbet, mürit, seyr-i sülük ve insan-ı kâmil üzerine Hakk dostlarıyla yaptığı konuşmalar yer alıyor. O muazzam şiirinde “İmtihan için oluptur daima neş’e, azâb / sen, “sen”i bilmek içindir, kahrı lütfu be yâ hu…” diyor ya hazret, kitabında da şöyle sesleniyor: “Tevhitten amaç neşe-i ulâyı bulmaktır. Neşe-i ulâ, A’yan-ı Sabite’deki saf ve katışıksız neşeye ulaşmak demektir. Bunun için esmamızın, o âlemdeki halini bulması gerekir. Tüm esmalar O’nun olduğu ve O’nda çirkinlikten eser bulunmadığı için, esmamızı takiben o kökene varabilirsek, neşe-i ulâya da kavuşmuş oluruz. O neşe, bu tozlu, topraklı âlemde kalınmış olduğu için, kire, pasa bulaşmıştır. Tevhide ulaşılıp, bu kirlerden, paslardan kurtulunduğunda zevke ulaşılacaktır.”

Mektuplar okunur, göğüsler genişler

Uşşakî şeyhi Mehmet Hazmi Tura Efendinin halîfesi Mehmet Nusret TuraEfendinin (soyadlarının aynı olması kan bağından değil manevî sevgi bağından kaynaklanır) kitapları, insana ilk okuyuşta dahi “Neler kaçırmışız, kimleri görememişiz” diye dizlerini dövdürse yeridir. Zira mektuplar hem hususi hem de şahsi bir takım belgeler, anılar ve sırlardır. Onlarla ulaşılacak zamanlar ve mekânlardaki manevi havaya günümüzde ulaşmak pek güçtür şüphesiz. Mehmet Nusret Tura Efendinin, müridlerinden Sabri beyle mektuplaşmaları hem tasavvuf okumaları yapmayı sevenler hem de bu tip ilişkilerin derinliğini merak edenler için “tam isabet” kitap. İçindeki iklim Ramazan-ı Şerif’te kalbe huşu, dile sükûnet verecektir. “Manevi ilimlerde mürşid ile mürid arasındaki diyalog ekser zamanda rû-be-rû gerçekleşmekteyse de müridin uzakta olması ve sohbetlerde hâzır olamaması gibi bazı hususi hâllerde karşılıklı mektublaşmalarla bir nebze bu hasretin giderilmeye çalışıldığı da vâkîdir.” diyor kitabı hazırlayan ve son derece güzel bir önsöz yazan Mahmud Erol Kılıç. Mehmet Nusret Tura Efendi ise bir mektubunda şöyle yazmış: “Bütün gönül sıkıntıları dünyaya bağlandığınız nisbettedir. Bunları azalttığınız zaman üzüntülerden hâlâs olup zaten cennet bahçesine girmiş olacaksınız.”

Altmış yıl öncesinin kadim İstanbul semtlerini dolaşmak

Karagümrük’ten Beyazıt’a, Kanlıca’dan Heybeliada’ya İstanbul’un altmış yıl evvelki vaziyetini, insanlarını, fotoğraflarını yakalamak için o günleri yaşamış birini dinlemek gerekiyor. Üstelik bu “biri”, medeniyet tasavvuru ve şehir üzerine de büyük emekler ortaya koymuş, hâlâ da insanların hak ettikleri ev, mahalle, şehir hayatını yaşamaları için fikirlerini beyan eden Sadettin Ökten olsun. “Hayatımdan Portreler“, Kültür A.Ş’nin bir projesi. Bu projenin ilk kitabı Bizans tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice‘ye aitti. Şimdi Sadettin hoca, bol fotoğraflı bu kitapla İstanbul’un geleneklerini, göreneklerini, yaşantısını, gidenlerini ve kalanlarını hem gördükleri hem de büyüklerinden dinledikleri doğrultusunda, tabiri caizse “vesikalarıyla” anlatıyor. Tarifsiz, doyumsuz, uzun soluklu bir belgesel gibi kitap: “Çocukken bunları duyuyorsunuz; hoca, cehennem, seccade… Bir değerler dünyası kuruluyormuş içinizde siz farkına varmadan. Bir yanda bunlar, bir yanda sağlam, sâdık rüyâlar.”

Samanyolunda Ziyafet, Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları.

Noktanın Sonsuzluğu 4, Lütfi Filiz, Pan Yayınları.

Mektuplar, Nusret Tura, İnsan Yayınları.

Hayatımdan Portreler, Sadettin Ökten, İBB Kültür AŞ Yayınları.

Kaynak: Yağız Gönüler dunyabizim.com

Tavsiye : ALLAH’IN HOŞUNA GİDEN DAVRANIŞLAR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.