Duanın kabul olması için Sahabeye Efendimizden Nasihat

0
4334

Duanın kabul olması için Sahabeye Efendimizden Nasihat

Duanın kabul olması için Sahabeye Efendimizden NasihatBedir sonrası Sa’d b. Ebî Vakkas’ın Allah Resülü ile aralarında şöyle bir hatıraya şahit oluyoruz:

Sa’d birgün geldi ve yoluna baş koyduğu Efendimiz’den bir dua istedi. Dedi ki:

“ Ya Resulullah! Bana dua edermisin, benim de dualarım müstecab olsun, yani el- Mücib olan Allah katında kabul görsün. Ellerim ilahi dergaha doğru açıldığı zaman boş dönmesin.”

Bu duaya bizim de çok ihtiyacımız var değil mi?… Biz de ne kadar isteriz kabul edilen bir duanın sahibi olabilmeyi… İlahi dergahta boş çevrilmeyen çağrı ve davetlerin sahibi olanilmek… Bunun için Efendimiz’in vereceği cevabı çok merak ediyoruz. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem “Dayım” diyerek taltif edip sevdiği Sa’d’a döndü ve dedi ki:

“Ey Sa’d! Temiz (helal) şeyler ye! Duası kabul olunan bir kimse olursun. Muhammed’in canını kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, kişi haram bir lokmayı midesine indirir de bu sebepten 40 gün (duası) kabul olunmaz. Hangi kulun eti (bedeni) haram, murdar ve faziden büyüyüp gelişirse ateş ona daha layıktır.” (Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, c.3 s.321,399)

Efendimiz bu hakikati Sa’d b. Ebî Vakkas’ın şahsında tüm Müslümanlara öğretiyordu. Bu uyarıyı yaptıktan sonra o elleri hiçbir zaman boş döndürmeyen Alemlerin Sultanı ellerini kaldırıyor ve diyor ki:

“Allah’ım! Sen Sa’d’ın dualarını boş çevirme. Sen Sa’d’ın dualarına icabet et. O da dua ettiği zaman duasını kabul buyur” (Tirmizi, 3751)

Allah Resülünden böyle bir duayı almıştı. Sa’d. Artık dost düşman herkes onun havaya kalkan elinden korkmaya başlamış, onun lisanından çıkan sözlerin ilahi dergahta karşılık bulacağından endişe duymadan ondan hayır duaları almak için yarışıyorlardı.

Günlerden Uhud günüydü. O zorlu birgünde şöyle bir hadise olmuştu.Sa’d b. Ebi Vakkas ile Abdullah b. Cahş arasında geçen bir konuşmaya şahit oluyoruz. Abdullah, Sa’d’ın duasının makbul olduğunu bildiği için onun yanına gelmiş: Ey Sa’d! Gel sana diyeceklerim var.” Demişti. Bu iki yiğit delikanlı birbirlerinin arkadaşlarıydılar. Sa’d, Allah Resülünün dayızadesi Abdullah ise halazadesiydi. Abdullah duasının makbuliyetinden zerre miktarı şüphe duymadığı Sa’’ın elini tutar, Uhud’un yamaçlarında bulunan bir kayanın arkasına getirir ve söze şöyle başlar:

“Ey Sa’d! Birazdan harp başlayacak, gel önce sen bir dua et. Ben amin diyeyim, sonra ben bir dua edeyim sen amin de,olur mu?”

Sa’d “Tamam”.dedi ve önce Abdullah’ın teklifi ile Sa’d başladı dua etmeye:

“Allah’ım !Biraz sonra savaş başlayacak ne olur benim karşıma güçlü bir düşman askeri çıkar. Ben onunla  vuruşayım, o da benimle vuruşsun. Sonra ben onu öldüreyim. Üzerindeki her şeyini ganimet olarak alayım ve bu halde Allah Resülünün yanına varayım. Başımdan geçenleri ona anlatıp, Allah yolunda vermiş olduğum bu gayretten onu haberdar edip memnun edeyim. O da benim bu halime baksın ve tebessüm etsin.

Abdullah b. Cahş Sa’d b. Ebi vakkas’ın duasına gönülden bir “Amin” dedi. Dua sırası Abdullah’da idi. Şimdi dua etmek için ellerini kaldırır ve şöyle der:

“Allah’ım! Biraz sonra harp başlayacak, Ben de Sa’d’ın dediği gibi güçlü bir düşman askeri karşıma istiyorum. Onunla savaşayım, o da benimle savaşsın. Ama en sonunda o beni öldürsün. Ve yıllardır hasretini çektiğim şehadete beni kavuştursun. Sonra gelip bedenimde müsle yapsın; kulağımı,burnumu,gözlerimi kessin,oysun. Sonra sen bana:

“Ey Abdullah! Ne yaptın benim sana verdiğim azaları?” diye sorduğunda ben san diyeyim ki :

“Ya Rabbi! Sen verdin ama ben kullanamadım. Ben onları kirlettim, günahlarla kararttım. O halde senin huzuruna gelmeye haya ettim. Ve günahlarımın bir kefareti olarak Uhud’da senin Peygamberinin sancağının selameti uğruna feda ettim.” Sen de bana :

“Doğru söyledin.” Diyerek beni affedip katına alasın.”

Abdullah’ın duası bitmiş ama Sa’d’ın dilinden bu duaya amin demek gelmemişti. Abdullah kolu ile ona vurdu:

“Hani anlaşmamız, nerede amin deyişin?” dedi. Sa’d istemeyerek:

“Amin” dedi.

Sonrasını yine Sa’d anlatır:

“ Vallahi! Uhud’un sonunda ben duama , o da duasına kavuşmuştu. Ben azılı bir düşman askerini katledip her şeyini ganimet olarak getirip Efendimiz’in önüne serince Allah Resülü sevinmiş beni kutlamıştı. Sonra şehitler arasında Abdullah’ı aramış ve onu da aynen duada istediği hal üzerine bulmuştu. Yanına varıp uzuvları kesilmiş bu cesede bir öpücük kondurmuş ve şöyle demişti:

“Kardeşim! İstediğin sana verildi. Allah şehadetini mübarek etsin.”(Heysemi, Mecmaü’z- Zevaid, c.9, s.302)

Çünkü Sa’d da Abdullah da helal lokma yiyenlerdendi. Helal lokma yiyen müminlerin elleri boş dönmezdi, onların elleri de boş dönmemişti.

Allah onlardan razı olsun.

Muhammed Emin Yıldırım S’ad b. Ebi Vakkas kitabından.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.