HZ. CERİR İBNİ ABDULLAH (r.anh)

0
1210

Cerir İbni Abdullah elBecelî radıyallahu anh yüzünde melek nişânesi bulunan, yakışıklı bir yiğit… Cahiliye devrinde “Yemen’in Kâbe’si” diye bilinen Zülhalesa tapınağını yıkan bir kahraman… Yemen aşîretlerinden Becîle kabilesinin reisi…

Ebu Amr künyesiyle anılan Cerir hicretin 10. yılı Ramazan ayında kavminden 200 kişiyle birlikte Medine’ye gelerek islâm’la şereflendi.

O, uzun boylu, nûrâni yüzlü ve son derece yakışıklı bir kimseydi. Hz. Ömer (r.a) onun hakkında: “Cerir İbni Abdullah bu ümmetin Yusuf’udur.” derdi. Onun islâm’a gelişini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına önceden haber verdi. Bir gün hutbe okurken: “Size şu taraftan hayırlı bir kimse geliyor. Yüzünde melek nişânesi vardır.” buyurdu. Cerir islâm’a girişini şöyle anlatıyor:
“Medine’ye gelince devemi çökerttim. Heybemi açıp yeni elbisemi giydim ve Mescide girdim. O sırada Rasûlullah (s.a) hutbe okuyordu. Kendisine selâm verdim. Cemaat beni göz ucuyla süzüyordu. Sonra Resûli Ekrem (s.a) bana: “Ey Cerir! Ne için geldin?” diye sordu. Ben de: “Ya Rasûlallah! Sana bey’at etmeğe geldim. Şartların nedir?” dedim.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) bana hitaben:
–”Ey Cerir! seni Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve benim de Allah’ın resûlü olduğuma şehadete, âhiret gününe, kadere inanmaya, farz olan namazları kılmaya, farz olan zekâtı vermeye, her müslüman için hayırhah olmaya, iyilik düşünmeye, samimi davranmaya kâfir ve müşriklerden uzak durmaya ve başınızdaki idarecilere itaat etmeye davet ediyorum.” buyurdu. Ben de bu şartları kabul ederek Rasûlullah’ın elini tuttum ve bey’at ettim. Yanımdakiler de aynı şartları kabullenerek hep birlikte islâm’la şereflendik.

Cerir (r.a) müslüman olduktan sonra Resûli Ekrem (s.a)’in kendisini her gördüğünde gülümsediğini söyler. O, Efendimizle çok az bir zaman beraber olmasına rağmen, tebessümlerine ve iltifatlarına sık sık mazhar oldu. Birgün iki Cihan Güneşi efendimiz mescidde ashabıyla oturuyordu. Cerir İbni Abdullah (r.a) içeri girdi. Ona yer açılmadığını gören Efendimiz Cerir’e ridâsını çıkarıp attı ve: “Ey Ebû Amr, al onu, üzerine otur!” buyurdu. Cerir alıp oturdu ve: “Ey Allah’ın Resûlü! senin bana ikram ettiğin gibi Allah da sana ikram buyursun.” diyerek teşekkür etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) efendimiz çevresindekilere dönerek: “Size bir topluluğun kerem ve şeref sahibi büyüğü geldiği zaman, ona ikramda bulunun ve saygı gösterin.” buyurdu.

Ceriri Becelî (r.a) yine birgün Efendimizin yanında bulunuyordu. Dışardan yalın ayak, abalarını başlarına geçirmiş, çıplak bir takım kimseler geldi. Fahri Kâinat (s.a.) efendimiz onların fakir ve yoksul hallerini görünce yüzünün rengi değişti. İçeri girdi ve Bilal’e ezan okumasını emretti. Namazdan sonra cemaata dönerek şöyle bir hitâbede bulundu:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz! Herkes yarın (âhiret günü) için ne gönderdiğine bir baksın. Allah’tan korkunuz! Çünki, Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.” (Haşr sûresi: 18) ayetini okudu. Sözüne devamla; “İnsan dinarından, dirheminden elbisesinden, buğdayından, kuru hurmasından sadaka vermelidir” buyurdu.

Bu inci tanesi sözleri dinleyen ashabın hepsi bir şeyler getirmeğe başladı. Yiyecek ve giyeceklerden iki küme oluştu. Ensar’dan bir adam da bir kese getirdi. Resûli Ekrem (s.a) efendimizin yüzü gümüş gibi parlıyordu. Sevincini şu ifadelerle dile getirdi. “Her kim islâm’dâ güzel bir çığır açarsa, o çığırda gidenlerin sevaplarının aynısı ona da verilir. Her kim de kötü bir çığır açarsa o çığırda gidenlerin vebali de ona aid olur.” buyurdu.

Resûli Ekrem (s.a) efendimiz Cerir’i gördükçe “Zülhalesa ne oldu?” diye sorardı. Cahiliye döneminde burası “Yemen’in Kâbesi” olarak bilinirdi. Bu tapınağın ayakta durmasına gönlü râzı değildi. Beytullah’a rakip gösterilmesinden daima huzursuzluk duyan iki Cihan Güneşi efendimiz bu tapınağı yıkmak üzere bir seriyye hazırladı. Cerir’i de seriyye kumandanı olarak görevlendirdi. O da kabilesinden 200 kişiyle bu tapınağı tahrip ederek yıktı. Ebû Ertat ve Husayn İbni Rebia’yı Medine’ye müjdeci olarak gönderdi. Daha sonra Cerir İbni Abdullah (r.a) Medine’ye döndü. Sevgili Peygamberimiz onu görünce: “Yıktın mi onu?” dedi. Cerir de: “Seni hak din ile Peygamber gönderen Allah’a yemin ederim ki, onun üzerinde olanları tutup öldürdük. Zülhalesa’yı da ateşe verip yaktık.” dedi. Bunun üzerine Fahri Kâinat (s.a) efendimiz Ceriri tebrik etti.

Cerir (r.a) vedâ haccında Resûli Ekrem (s.a) ile birlikte bulundu. Efendimiz onu Medine’ye döndüklerinde Himyerîlerin emiri Zülkelâ ile yahudi olduğu rivayet edilen Yemen krallarından Zû Amr’ı islâmiyet’e davet etmek üzere gönderdi. Her ikisiyle de görüşen Cerir (r.a) onların islâm’a gelmelerine vesile oldu. Birlikte Medine’ye doğru yola çıktılar. Fakat yarı yolda Sevgili Peygamberimizin dârı bekâ’ya irtihali haberini aldılar. Zülkelâ ile Zû Amr ziyareti gerçekleştiremeden geri döndüler. Cerir (r.a) ise Medine’ye gitti.
O, dört halife devrinde de güzel hizmetlerde bulundu. Hz. Ebû Bekir (r.a) onu Has’am ve Becile kabilelerinden irtidat edenlerin üzerine gönderdi. İsyanları bastıran Cerir (r.a) yeni emir alıncaya kadar Necran bölgesinde bekledi. Irak’ta yapılan çeşitli harplere katıldı. Sonra Hz. Halid İbni Velid’e yardım etmek üzere Yemame’ye gitti. Hz. Ömer (r.a) zamanında Celûla cihadlarına katılan Cerir (r.a) oraya yerleşti. Hz. Osman döneminde Kufe valisi Mugire’ye bağlı olarak bir süre Hemedan valiliği yaptı. Daha sonra Saîd İbni As kumandasında Azerbaycan fetihlerine katıldı. Hz.Osman (r.a) Fırat kenarındaki bir kısım toprakları ona verdi. Karkisiya şehrinde uzlete çekilen ve yüze yakın hadis rivayet ettiği söylenen Cerir İbni Abdullah (r.a) 674 m. tarihinde vefat etti. Cenâbı Hak’tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.