İstihare Nedir?! İstihare Namazı Nasıl Kılınır?! İstihare Duası Var Mıdır?! İstihare Namazı Var Mıdır?! İstihare Namazı! İstihare Duası! Namaz Hocası! İstihare Namazı Nasıl Kılınır?! İstihare Namazı Kılınışı! İstihare Namazı Resimli Anlatım! İstihare Namazı Resimli ve Videolu Anlatım!
Not: İstişare yaptıktan sonra İstihare yapılır. Yani önce bir bilene, bir büyüğe danışılır.
İstihare “hayırlı olanı istemek” anlamına gelir. İstihare, bir işin hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için abdest alıp 2 Rekât namaz kıldıktan sonra bu husustaki duayı okuyarak o işle ilgili uykuya yatmaktır.
İstihare Namazının Kılınışı
1. Rekatın Kılınışı
Niyet Edilir
Abdest alınıp, ayakta olarak kıbleye dönülür. Ayakların arası dört parmak açıklıkta olur.
Kadınlar, vücûdun şekli belli olmayacak şekilde, tepeden tırnağa kadar örtünür. Yalnız eller ve yüz açık kalır.
Ellerini kol ağzından dışarı çıkarmaz. Namazda, kadınlar için en iyi örtülü olmanın en kolay şekli, ellerini de örtecek geniş bir başörtüsü ve ayaklarını da örtecek, geniş ve uzun bir etektir.
Önce “Niyet ettim Allah rızası için İstihare Namazını kılmaya”diyerek niyet edilir.
Tekbir Alınır
“Allahü ekber” diyerek iftitâh tekbîri alınır.
Erkekler tekbîr alırken; ellerin içi kıbleye karşı ve parmak araları normal açıklıkta bulunur. Eller kulak hizasına kaldırılır.
Kadınlar tekbîr alırken; ellerinin içi kıbleye karşı, parmak araları normal açıklıkta ve parmak uçları omuz hizâsına gelecek şekilde ellerini yukarıya kaldırırlar.
Kıyam
Tekbîrden sonra eller bağlanır. Kıyamda yani ayakta iken secde edilecek yere bakılır.
Erkekler sağ elin avucu, sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve küçük parmağı sol elin bileğini kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar.
Kadınlar Sağ el sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs üstüne koyarlar. Erkeklerde olduğu gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini kavramazlar. Elleri baş örtüsünün altında tutmaya çalışmalıdır.
Eller bu şekilde bağlantıktan sonra, Ayakta sırasıyla;
– Sübhâneke okunur,
– Eûzü Besmele çekilir,
– Fâtiha Sûresi okunur, (Ardından ‘Âmin’ denir.)
-Bundan sonra, Kâfirûn Sûresi okunur. ( Anlamı )
Rükû
“Allahü ekber” diyerek rükü’a varılır yani bel doksan derece eğilir.
Burada üç defa Sübhâne rabbiye’l-azîm denilir.
Rükü’da iken ayakların üzerine bakılır.
Erkekler rükü’da, parmaklarını açıp, dizlerin üstüne kor. Sırtını ve başını düz tutar. Bacaklarını ve kollarını dik tutarlar.
Kadınlar rükûda, sırtını ve başını, bacaklarını, kollarını dik tutmaz. Sırtlarını biraz meyilli tutarak erkeklerden daha az eğilirler. Ellerini parmaklarını açmayarak dizleri üzerine koyarlar ve dizlerini biraz bükük bulundururlar.
Doğrulurken
Rükû’da üç defa Sübhâne rabbiye’l-azîm dedikten sonra, doğrulurken “Semiallahü limen hamideh” diyerek rükü’dan kalkılır ve tam doğrulunca da ayakta Rabbenâ leke’l-hamd denilir.
Secdeye Varılır
Sonra, “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır.
Secdeye inerken önce dizler, sonra eller, daha sonra da burun ve alın yere konur. Secdede baş iki elin arasında ve hizâsında bulunur. El parmakları birbirine bitişiktir. Secdede iken ayaklar kaldırılmaz. Secdede gözler kapalı olmaz. Burada üç kere Sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir.
Erkekler, secdede dirseklerini yanlarından uzak, kollarını yerden kalkık bulundururlar. Ayaklar, parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde yere konur.
Kadınlar, secdede kollarını yanlarına bitişik hâlde bulundururlar.Ayaklar bitişik olarak parmaklar üzerine dik tutulur ve parmak uçları kıbleye gelecek şekilde kıvrılarak yere konur.
Not: Secde süresince ayakların her ikisinin de yerden kesilmesi namazı bozar. Ancak bir rükün yerine getirilinceye kadar ayakların ikisi veya biri yerde olursa namaz geçerlidir. Buna göre az da olsa ayaklardan ikisi ya da biri secde anında yere değmişse namaz olur. Fakat secde boyunca ayaklardan biri bile yere hiç değmediyse namaz olmaz.
Oturulur (Teşehhüd)
“Allahü ekber” diyerek başını secdeden kaldırıp diz üstü oturulur.
Otururken, parmaklar dizlerin hizâsına gelecek şekilde eller uylukların üzerine konur ve kucağa bakılır.
Burada Sübhânallah diyecek kadar kısa bir an oturulur.
Erkekler bu oturuşta, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak, parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur.
Kadınlar ise, ayaklarını yatık olarak sağ tarafına çıkarır ve öylece otururlar.
Tekrar Secdeye Varılır
Tekrar, “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır.
Burada üç kere Sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir.
2. Rekatın Kılınışı
Kıyama Durulur
“Allahü ekber” deyip ayağa kalktıktan sonra ikinci rekat başlamış olur.
Ayağa kalkınca elleri bağlayıp “Besmele” çekilir.
Fâtiha Sûresi okunur, (Ardından ‘Âmin’ denir.)
-Bundan sonra, İhlas Sûresi okunur. ( Anlamı )
Sonra “Allahü ekber” diyerek rükûa gidilir.
Rükû
“Allahü ekber” diyerek rükü’a vardıktan sonra Rükû’da üç defa Sübhâne rabbiye’l-azîm denilir.
Doğrulurken
Rükû’da üç defa Sübhâne rabbiye’l-azîm dedikten sonra, doğrulurken Semiallahü limen hamideh diyerek rükü’dan kalkılır ve tam doğrulunca da ayakta Rabbenâ leke’l-hamd denilir.
Secdeye Varılır
Sonra, “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır.
Secdeye inerken önce dizler, sonra eller, daha sonra da burun ve alın yere konur. Secdede baş iki elin arasında ve hizâsında bulunur. El parmakları birbirine bitişiktir. Secdede iken ayaklar kaldırılmaz. Secdede gözler kapalı olmaz. Burada üç kere Sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir.
Oturulur (Teşehhüd)
“Allahü ekber” diyerek başını secdeden kaldırıp diz üstü oturulur.
Burada Sübhânallah diyecek kadar kısa bir an oturulur.
Tekrar Secdeye Varılır
Tekrar, “Allahü ekber” diyerek secdeye varılır.
Burada üç kere Sübhâne rabbiye’l-a’lâ denilir.
Tahiyyata Oturulur
“Allahü ekber” diyerek başını secdeden kaldırıp diz üstü oturulur.
Oturunca sırasıyla;
– Ettehiyyâtü okunur,
– Allâhümme Salli okunur,
– Allâhümme Bârik okunur,
-Rabbenâ duaları “Rabbenâ Âtina” ve “Rabbenâğfirlî” okunur.
Selam Verme
Dualar bitince yüzümüzü önce sağ tarafa çevirerek Es-selâmü aleyküm ve rahmetullah deriz.
Selâm verirken omuzlara bakılır.
Sonra yüzümüzü sol tarafa çevirerekEs-selâmü aleyküm ve rahmetullah deriz.
Böylece istihare namazı kılınmış olur. İstihâre namazından sonra şu duâ okunur İstihare Duası okunur.
Yedi gece böyle istihâre yapılır. Sonra, kalbe gelen şey yapılır. İstihâreden sonra, abdestli olarak, kıbleye dönüp yatılır. Rü’yâda beyaz veya yeşil görmek hayra alâmettir. Siyah veya kırmızı görmek şerre alâmettir denildi. İstihâre namazını başkasına kıldırmak sünnet değildir. İstihâre yapmasını öğrenmeli, bu sünneti kendisi îfâ etmelidir. Bedenle yapılan ibâdetleri başkasına yaptırmak câiz değildir.
İstihâreden istenilen neticenin sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için, öncelikle düzgün bir itikada sahip olmakla beraber, guslün de şartlarına uygun alınmış olması lazımdır. Hanefi mezhebinde diş dolgusu ve kaplaması olanın guslü geçerli olmadığı için, böyle kimsenin Mâliki mezhebini taklid ederek gusletmesi gerekir.
İSTİHARE NAMAZI ÖZETİ
1. Rekatı
-
“Niyet” edilir,
-
“Allahü ekber” diyerek “İftitah tekbiri” alınır,
-
“Sübhâneke” okunur,
-
“Eûzü Besmele” çekilir,
-
“Fâtiha Sûresi” okunur. (Ardından ‘Amin’ denir),
-
Bundan sonra, Kâfirûn Sûresi okunur. ( Anlamı )
-
“Allahü ekber” denilerek “Rükû”a eğilinir. Rükû’da üç defa; Sübhâne rabbiye’l-azîm denir.
-
Sonra “Semiallahü limen hamideh” diyerek Rükû’dan kalkılır. Ayakta iken “Rabbenâ leke’l-hamd” denir.
-
“Allahü ekber” denilerek “Secde”ye gidilir. Secde’de üç defa; “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ” denir.
-
Sonra “Allahü ekber” diyerek secdeden kalkılıp “Sübhânallah” diyecek kadar oturulur.
-
Sonra tekrar “Allahü ekber” denilerek aynı şekilde ikinci bir secde yapılır.
-
Daha sonra “Allahü ekber” denilerek “Kıyam”a geçilir yani ayağa kalkılarak ikinci rekata başlanılır,
2. Rekatı
-
“Besmele” çekilir,
-
“Fâtiha Sûresi” okunur. (Ardından ‘Amin’ denir),
-
Bundan sonra, İhlas Sûresi okunur. ( Anlamı )
-
“Allahü ekber” denilerek “Rükû”a eğilinir. Rükû’da üç defa; Sübhâne rabbiye’l-azîm denir.
-
Sonra “Semiallahü limen hamideh” diyerek Rükû’dan kalkılır. Ayakta iken “Rabbenâ leke’l-hamd” denir.
-
“Allahü ekber” denilerek “Secde”ye gidilir. Secde’de üç defa; “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ” denir.
-
Sonra “Allahü ekber” diyerek secdeden kalkılıp “Sübhânallah” diyecek kadar oturulur.
-
Sonra tekrar “Allahü ekber” denilerek aynı şekilde ikinci bir secde yapılır.
-
Daha sonra “Allahü ekber” denilerek “Ka’de-i ahîre” yani son oturuşa geçilir,
-
“Ettehiyyâtü” okunur,
-
“Allâhümme salli” okunur,
-
“Allâhümme Bârik” okunur,
-
“Rabbenâ Âtina” okunur,
-
“Rabbenâğfirlî” okunur,
-
Son olarak yüzü önce sağa çevirerek “Es-selâmü aleyküm ve rahmetullah” denir,
-
Sonra sola çevirerek “Es-selâmü aleyküm ve rahmetullah” denir.
Böylece İstihare Namazı Tamamlanmış Olur. İstihâre namazından sonra şu duâ okunur İstihare Duası
İSTİHARE DUASI
Buhârî’nin Câbir bin Abdullah radıyallahu anh’-den rivayet etdiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden birinize bir iş hakkında tereddüd ve üzüntü çöktüğü zaman farz namazlarından başka olarak iki rek’at namaz kılsın, sonra şöyle desin:
“Allâhumme innî estehîruke bi-ilmike ve estakdiruke bikudratike ve es’eluke min fadlike’l-azîm. Feinneke takdiru velâ ekdiru ve ta’lemu vela â’lemu ve ente allâmu’l-ğuyûb. Allâhumme in kunte ta’lemu enne hâzâ’l, emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî âcili emrî ve âcilihi fakdirhu lî ve yessirhu lî summe bârik lî fîh. Ve in kunte tâ’lemu enne hâza’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emri âcili emrî ve acilihî fasrifhu annî vasrifnî anhu va’kir liyelhayra haysu kâne summe ardinî bih.”
Anlamı:
“Ey Rabbim! Senin ilmine müracaat ederek hayrı senden istiyorum ve kudretine sığınarak senden kudret istiyorum ve senin büyük fazlından diliyorum; çünkü sen, her şeye kadirsin, ben bir şeye kadir değilim. Sen bilirsin, ben bilmem, Sen gaybleri bilirsin. Ey Rabbim! Senin ezelî ilminde bu iş benim dinim ve hayatım hakkında ve işimin akıbeti hakkında -çabuk veya geç olmasında- hayırlı ise onu bana takdir et ve müyesser kıl. Sonra onun bereketini ver. Eğer bu iş senin ezelî ilminde benim dinim ve hayatım hakkında ve işimin akıbeti hakkında -erken veya geç olmasında- şerli ise onu benden geri çevir, beni de ondan vazgeçir ve benim için nerede olursa olsun yalnızca hayırlı olanı takdîr et, sonra beni ona râzı kıl.” (Buharî, Deavât, 48.)
Bunu dedikden sonra hâceti ve işi ne ise onu söyler ve Allah’dan kendisine bir yol göstermesini diler.
Bir başka hadîs-i şerîfte:
“Bir işin düşüncesi seni alıp kararsız kıldığı zaman Rabbinden hayrını iste, yani istihare et, bunu yedi defa kadar yap, sonra kalbine ağır basana bak, hayır ondadır.” buyurulmustur.
İSTİHARE NAMAZI İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER
“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.”
| Kaynak: Buharî, Küsuf: 75
Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.”
| Kaynak: Tecrid Tercemesi, 4:143
Mutluluk, istihare namazı kılmakla gerçekleşir.
| Kaynak: Hakim
(İstiharede bulunmak ve kadere rıza göstermek kişinin mutlu olacağına, bunun aksi ise, kişinin mutsuz olacağına alamettir.)
| Kaynak: Tirmizi
İstihare eden zarara düşmez.
| Kaynak: Buhari
“Allah’a istihare, kişinin saadet vesilelerinden biridir.”
| Kaynak: Buhari
Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.
| Kaynak: Tecrid Tercemesi, 4:143
Sa’d b. Ebi Vakkas’tan, Resulullah (a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Âdem oğlunun Allah’tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah’ın hükmüne razı olması da saâdetindendir. Allah’tan hayır istemeyi terketmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah’ın hükmüne razı olmaması da, Âdemoğlunun bedbahtlığındandır”
| Kaynak: Ahmed b. Hanbel, I, 167; Tirmizi, Kader, 15
İSTİHARE NAMAZI HAKKINDA SORU VE CEVAPLAR
1)Başkası benim yerime kılsa olur mu?
Hayır, olmz. İstihare namazını sizin yerinize başkası kılamaz.
2) İstihare namazından sonra kalbe gelen his mi yoksa rüya mı önemlidir?
Kalbe gelen his önemlidir. (hadislerle naklolan budur)
3) İstihare duasını arapçamı okumak gerekli?
İstihare duası türkçesi, dilerseniz bunu da okuyabilirsiniz.
4) İstihare duasını ezbere bilmiyorum ne yapmalıyım?
Duayı aklınızda tutamıyorsanız bir kağıda yazabilirsiniz, namazdan sonra okuyacaksınız çünkü…
5) Bir kez istihareye yatmak yeterli midir?
Bir kerede göremeyebilirsiniz, 7 Kere istihareye yatabilirsiniz, Bir kerede görebilmek için Tasavvuf Ehli olmanız gerekir ki buda günümüzde oldukça zordur ama doğru bir yoldur…
6) İstihare duasında Ayetel kürsi okunuyor diye duymuştum doğru mu?
Eğer Kafirun suresini bilmiyorsanız onun yerine Ayet-el kursi okuyabilirsiniz.
7) Rüya görmedim ne yapmalıyım?
Rüya görmek şart değildir. Kalbe gelen his daha önemlidir. Bundan daha önemlisi ise istişaredir. Yani bir bilene, bir büyüğe danışım öyle yapmak.
8) Evlilik için istihare yapılır mı?
İstihare yapılır fakat önce istişare yapılmalıdır. Hayırmı şermi olacağına karşınızdaki kişinin dini ölçülere uyup uymadığına bakarak siz de karar verebilirsiniz.
İstihare konusunda detaylı bilgi verir misiniz?
İstihare, herhangi bir şey yapmak isteyen kimse, yapılmasının iyi olup olmayacağını hissetmek maksadıyla iki rekat namaz kılmak, iyi ve hayrın görünmesi için Allah`a yalvarıp dua etmektir. Bu namaza istihare namazı, duaya da istihare duası denilir. Uyumak veya rüya görmek istihare için esas değildir. Hatta vakit dar olup uyuyacak zaman bulunmazsa herhangi bir hayırlı mesele için yine istihare namazını kılmak sünnettir. Ancak namaz ve dua yaptıktan sonra abdestli olarak kıbleye doğru yatması, Rüyada beyaz veya yeşil görmesi o işde hayır olduğu, siyah veya kırmızı görmesi ise hayır olmadığı anlamına gelebilir.
Ticaret, evlilik, seyahat ve benzeri bir işe teşebbüs eden kimse, o işin kendisi için hayırlı olup olmayacağı hususunda tereddüde düşerse, şüphesini giderecek, tereddüdünü ortadan kaldıracak hal çareleri aramak ister. Bu hususta yapılacak ilk iş, yapılması istenen meselenin meşrûluğunun ve helâlliğinin araştırılması, dinî ölçülere uyup uymadığının incelenmesidir.
Kişinin kendisi bir neticeye varamadığı takdirde en sıhhatli yol, o meseleyi münasip olan ehliyetli birisine danışmak, onun fikrini almak, gerekirse meseleyi enine boyuna bütün teferruatıyla konuşmak; kısaca istişare yapmaktır. İstişare yapılacak insanın da tecrübeli, bilgili ve sözüne itimat edilir olması gerekir.
Bir meseleyi kendi aralarında istişare etmeyi, oturup konuşmayı mü’minlerin vasıflarından sayan Kur’ân-ı Kerim, “Onların işleri aralarında müşavere iledir” (Şûra Sûresi, 38) buyururken, istişare ederken ehil kimselerin seçilmesini, fikren ve inanç bakımından yabancı olanlarla istişare yapılmaması hususunda da ikazda bulunmaktadır:
“Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri içli dışlı dost edinip sırlarınıza ortak etmeyin. Onlar sizi zarara sokmakta kusur etmezler. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Size düşmanlıkları sözlerinden belli olmuştur; açığa vurmayıp da kalblerinden gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Biz size dostunuzu ve düşmanınızı böylece gösterip âyetlerimizi açıkladık—eğer akıl ederseniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 118)
Görüldüğü gibi basiret sahibi mü’min, kendi hususi meselesini, her önüne gelene açmamalı, rastgelenin fikrini almamalı. Çünkü kendisine yardımcı olacak birisini ararken çok kere onunla konuşması neticesinde yanlış karara varmasından dolayı hatâya düşeceğini hesap etmelidir. Çünkü insanın aldığı bazı kararlar hayatı boyunca kendisini bağlayabilir, tesiri altına alabilir. Tahsil, iş ve evlilik gibi. Tam ölçüp tartmadan bir iş kuran kimse, öyle ki birgün gelir, işinin ters gittiğini görür, iflâsa gittiğin anlar, neticede sermayesini de kaybedebilir. Bu hal maddî hayatına, hem de mânevî hayatına çok büyük tesir icra eder. Yine inceleyip araştırmadan bir evlilik hayatı kuran insan bu aceleciliğin ve tedbirsizliğin cezasını hayatı boyunca çekebilir, dünyasını zehir edebilir. Bunun için istişareyi kendimize alışkanlık hâline getirmeli, en basit meselemizi dahi tecrübeli ve ehliyetli birisine sormadan yapmamalıyız.
Bütün hayat safhalarıyla ümmetine mükemmel bir örnek olan Sevgili Peygamberimiz her meselesini yakınları ve Sahabileriyle istişare eder, onların da fikrini alır, öyle karar verir, işe başlardı. Halbuki kendisi bir peygamber olması hasebiyle vahye mazhardı; herkesten zeki, akıllı, derin fikirli, sâlim düşünceli bir insandı. Vahiyle sâbit olmayan hemen hemen bütün meselelerde Ashabiyle istişarede bulunurdu. Ümmetini de istişaresiz iş yapmamaları için tenbih eder ve istişare edenin hiçbir zaman pişman olmayacağını ifade buyururdu:
“İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisada riayet eden maişetçe aile belâsını çok çekmez.” (Tecrid Tercemesi, 4:135)
Dikkat edileceği gibi hadis-i şerif mü’minin sosyal hayatını üç temel esasa riayet etmeye bağlamıştır: İstişare, istihare ve iktisat. Bilhassa bunlardan istişare ve iktisadın ne kadar ehemmiyet taşıdığı şüphe edilmez bir gerçektir.
Hadis-i şerifte tavsiye istihare de, istişare ettiği halde kalben rahat olmayan ve hissen tatmin olamayan kimselerin başvurabileceği bir sünnettir.
İstihare, lûgat mânâsı itibariyle, Allah’tan hayır dilemektir. Yani yapılacak bir işin iyi mi, kötü mü olduğunu yahut o işi hemen mi, yoksa bir müddet sonra mı yapmanın daha iyi netice vereceğini anlamak ve kalbin o meseleye yatışmasını Allah’tan dilemek ve istemektir.
İstihare Peygamberimizin bir sünnetidir. Ümmetine tavsiye ettiği bir duâ ve ibadet şeklidir. Peygamberimiz (a.s.m.) istiharenin nasıl yapılacağını, hangi duânın okunacağını bizzat öğretmiştir. İstiharenin ehemmiyeti hususunda Câbir bin Abdullah şöyle demektedir:
“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu: ‘Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.” (Buharî, Küsuf: 75)
İstihare namazı iki rekâttır. İmam Gazalî bu namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne, ikinci rekâtında da Kul hüvellahu ehad sûrelerinin okunmasını tavsiye eder. (İmam Gazalî. İhyâu Ulûmiddîn. (Daru İhyâi’l-Kütübü’l-Arabî) 1:207)
Namazı kıldıktan sonra Peygamberimizden (a.s.m.) rivayet edilen şu duâ okunur:
“Allah’ım, bu işimin hakkımda hayırlı olacağını yalnız Sen bildiğin için bana doğrusunu göstermeni niyaz ediyorum. Senin sonsuz kudretine iltica ediyor, yardım bekliyorum. Yüce lütfundan ihsan etmeni istiyorum. Muhakkak Senin her şeye gücün yeter; ben ise hiçbir şeye güç yetiremem. Sen her şeyi bilirsin, ben ise hiçbir şey bilmem; Sen bütün gaybları bilirsin, Allah’ım, bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı ise bunu bana nasip eyle. Sonra bunda benim için feyiz ve bereket vücuda getir. Şayet bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı değilse, bunu benden, beni bundan vaz geçir. Bu hususta gönlümde bir meyil bırakma. Benim için hayırlısı ne ise onu kolaylaştır. Sonra da beni takdir buyurduğun bu hayırla hoşnut eyle.” (İbni Mâce, İkametetü’s-Salât: 188; bk. Buharî, Küsuf, 75)
Dua okunurken, “bu iş” şeklinde geçen yerlerde yapılması istenen iş zikredilir. Bu şekilde duanın Türkçesi okunabileceği gibi, Arapça aslını okumak daha faziletlidir. Duânın aslı, verdiğimiz bu kaynaklarda olduğu gibi, ilmihal kitaplarında da mevcuttur.
Kişi istihare ettikten sonra kalbi hangi tarafa meylederse onu yapmalı, istihareden önceki peşin hüküm ve kanaatini bırakmalı, kendi temayülüne dayanmalıdır. İstihareye rağmen bir temayül ve gönül yatışması görülmediği takdirde, istihareyi tekrarlayabilir. Bu sünnettir. Bununla alâkalı olarak Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.” (Tecrid Tercemesi, 4:143)
İş acele olup da istihareyi tekrarlamak mümkün değilse şöyle duâ edilir:
“Allah’ım, hakkımda hayırlı olan ne ise onu nasip et. Beni kendi halime bırakma.”
“İstihâre”de asas olan “rüyaya yatmak” değildir. Gerçi “istihâre”, yani Allah`tan “hayırlı olanı isteme” güzel ve güçlü bir sünnettir. Rasûlullah Efendimiz`in ashabına hemen her tereddütlü konuda “istihâre” tavsiye ettiği bilinmektedir. Ancak “istihâre”nin şekli ilmihal kitaplarında anlatılan iki rekât namazdan ve duasından ibarettir. Dua yaptıktan sonra, doğrulugu kalbine damlayan yönde hareket eder. Bir defa kılmasıyla kalbi bir yöne doğru ağırlık kazanmamışsa, bu namazı üç, beş, yedi defa tekrarlar, yine de kalbi seçim yapamıyorsa istişare de yapamıyorsa âklına uygun geleni yapar. Bu yedi defa iki rekâtı, aynı anda da kılabilir. Sünnette öğretilen “istihâre” budur.
Anlatıldığı şekilde istihare yapamayanlar veya bu şekilde kalbi bir tarafa meyletmeyenler, uykuya girerek görecekleri rüyaya göre de hareket edebilirler. Gerçi bazı rüyalar, bazı gerçeklere işaret ederler, ancak isabetli tâbir de ayrı bir ilimdir: Kişinin kendine göre hayra dalâlet eden bir rüya, aslında şerri gösteriyor olabilir. Bu yüzden istihâreyi sünnette olduğu gibi yapmak gerekir. Fakat, istihâreden daha önemli olanın,”istişâre” yani, salih ve temiz bilirkişilere danışma olduğu da bilinmelidir.
İbni Abidin, istihare eden kimsenin dileğinin uygun olup olmadığına işaret olarak şöyle bir kayda yer verir:
“Yatmadan önce dua okunur ve abdestli olarak kıbleye yönelerek yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülürse o işin hayır olduğuna, siyah ve kırmızı görülürse de şer olduğuna işaret eder. Şerli olandan kaçınmak icap eder.” (İbni Âbidin, 1:461)
Bütün bunlarla birlikte istihare, müşkül durumlarda mü’minler için ruhî ve mânevî bir kuvvettir. Bir işte tereddütte kalan bir mü’min iki rekât namaz kılarak Cenab-ı Hakka yönelir. Teşebbüs edeceği iş, seçeceği hayat arkadaşı, dini, dünyası ve âhireti için hayırlıysa gönlünde bu işe karşı bir ferahlık uyandırmasını, vücudunda bu işi yapabilmeye kudret ve kuvvet yaratmasını; şayet bu iş dini, dünyası ve âhireti için hayırlı değilse gönlündeki meyli yok etmesini Cenab-ı Haktan niyaz eder. İçinde de bir hafiflik duyar. İstihare ettiği şey hakkında kendisi için hayrın görüleceğine kalben emin olur. Neticesinde râzı olur.
Soru: Hayırlı bir kısmet çıktı, evet demek üzereyken bir de istihareye yatın, dediler. Kendimize itimat etmediğimizden yaşlı bir hanıma istihare emanet ettik. Ertesi sabah, istiharede iyi görünmüyor, vazgeçin, şeklinde bir yorumla karşılaştık. Halbuki bizim yakınlarımızla yaptığımız istişarede münasiptir, uygundur, denktir, demişlerdi. Biz de evet, demek üzereydik. Şimdi durumumuz ne olacak? İstihareye göre mi, istişareye göre mi hareket edeceğiz?
Önce istihareyi kısa bir tahlile tabi tutalım. İstiharede görülen şey evet mi, yoksa hayıra mı işaret ediyor, onu kestirmek kolay değil. Yoruma bağlı bir keyfiyet.
Sonra görülen şey şeytani mi, yoksa Rahmani mi? Bunu da kestirmek kolay değil. Bunun için de ehil olmak gerek.
Bir de istihare bağlayıcı değil. İlle de görülen işarete göre hareket edilecek diye bir mecburiyet yoktur.
İstişareye gelince. Ehil kimselerin meseleyi enine boyuna konuşup düşünmeleri sonunda vardıkları bir sonuç var. Bu sonuç hem aklın, hem mantığın, hem de ilmin icabı olacak seviyede olur. Yahut da olmalıdır.
Öyle olunca istişareye uymaktan başka yol kalmaz.
Meseleyi istişareye iştirak edenlerin akıllarıyla da düşünmek, gözleriyle de görmek, ilimleriyle de nazar etmek., herhalde sağlam bir incelemedir. Biri yanılabilir, ikincisi görmeyebilir, ama hepsi de aynı yanlışa düşmezler.
Bundan sonrası Allah’a tevekküldür.
Esasen bu gibi hayati konularda en sağlam tedbir, tarafların birbirlerini gerçek hüviyetleriyle tanımalarıdır. Olmayan vasıfları var gösterip de sonunda sürprizle karşılaşmamalıdır.
İstihare namazı ve duası nasıl olmalıdır; istiharenin dinimizdeki hükmü nedir? İstihareye uyarak yaptığımız bir işten dolayı sorumlu olur muyuz?
Ticaret, evlilik, seyahat ve benzeri bir işe teşebbüs eden kimse, o işin kendisi için hayırlı olup olmayacağı hususunda tereddüde düşerse, şüphesini giderecek, tereddüdünü ortadan kaldıracak hal çareleri aramak ister. Bu hususta yapılacak ilk iş, yapılması istenen meselenin meşrûluğunun ve helâlliğinin araştırılması, dinî ölçülere uyup uymadığının incelenmesidir. Kişinin kendisi bir neticeye varamadığı takdirde en sıhhatli yol, o meseleyi münasip olan ehliyetli birisine danışmak, onun fikrini almak, gerekirse meseleyi enine boyuna bütün teferruatıyla konuşmak; kısaca istişare yapmaktır.
İstişare yapılacak insanın da tecrübeli, bilgili ve sözüne itimat edilir olması gerekir.
Bir meseleyi kendi aralarında istişare etmeyi, oturup konuşmayı mü’minlerin vasıflarından sayan Kur’ân-ı Kerim, “Onların işleri aralarında müşavere iledir”1 buyururken, istişare ederken ehil kimselerin seçilmesini, fikren ve inanç bakımından yabancı olanlarla istişare yapılmaması hususunda da ikazda bulunmaktadır:
“Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri içli dışlı dost edinip sırlarınıza ortak etmeyin. Onlar sizi zarara sokmakta kusur etmezler. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Size düşmanlıkları sözlerinden belli olmuştur; açığa vurmayıp da kalblerinden gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Biz size dostunuzu ve düşmanınızı böylece gösterip âyetlerimizi açıkladık—eğer akıl ederseniz.”2
Görüldüğü gibi basiret sahibi mü’min, kendi hususi meselesini, her önüne gelene açmamalı, rastgelenin fikrini almamalı. Çünkü kendisine yardımcı olacak birisini ararken çok kere onunla konuşması neticesinde yanlış karara varmasından dolayı hatâya düşeceğini hesap etmelidir. Çünkü insanın aldığı bazı kararlar hayatı boyunca kendisini bağlayabilir, tesiri altına alabilir. Tahsil, iş ve evlilik gibi. Tam ölçüp tartmadan bir iş kuran kimse, öyle ki birgün gelir, işinin ters gittiğini görür, iflâsa gittiğin anlar, neticede sermayesini de kaybedebilir. Bu hal maddî hayatına, hem de mânevî hayatına çok büyük tesir icra eder. Yine inceleyip araştırmadan bir evlilik hayatı kuran insan bu aceleciliğin ve tedbirsizliğin cezasını hayatı boyunca çekebilir, dünyasını zehir edebilir. Bunun için istişareyi kendimize alışkanlık hâline getirmeli, en basit meselemizi dahi tecrübeli ve ehliyetli birisine sormadan yapmamalıyız.
Bütün hayat safhalarıyla ümmetine mükemmel bir örnek olan Sevgili Peygamberimiz her meselesini yakınları ve Sahabileriyle istişare eder, onların da fikrini alır, öyle karar verir, işe başlardı. Halbuki kendisi bir peygamber olması hasebiyle vahye mazhardı; herkesten zeki, akıllı, derin fikirli, sâlim düşünceli bir insandı. Vahiyle sâbit olmayan hemen hemen bütün meselelerde Ashabiyle istişarede bulunurdu. Ümmetini de istişaresiz iş yapmamaları için tenbih eder ve istişare edenin hiçbir zaman pişman olmayacağını ifade buyururdu:
“İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisada riayet eden maişetçe aile belâsını çok çekmez.”3
Dikkat edileceği gibi hadis-i şerif mü’minin sosyal hayatını üç temel esasa riayet etmeye bağlamıştır: İstişare, istihare ve iktisat. Bilhassa bunlardan istişare ve iktisadın ne kadar ehemmiyet taşıdığı şüphe edilmez bir gerçektir.
Hadis-i şerifte tavsiye istihare de, istişare ettiği halde kalben rahat olmayan ve hissen tatmin olamayan kimselerin başvurabileceği bir sünnettir.
İstihare, lûgat mânâsı itibariyle, Allah’tan hayır dilemektir. Yani yapılacak bir işin iyi mi, kötü mü olduğunu yahut o işi hemen mi, yoksa bir müddet sonra mı yapmanın daha iyi netice vereceğini anlamak ve kalbin o meseleye yatışmasını Allah’tan dilemek ve istemektir.
İstihare Peygamberimizin bir sünnetidir. Ümmetine tavsiye ettiği bir duâ ve ibadet şeklidir. Peygamberimiz (a.s.m.) istiharenin nasıl yapılacağını, hangi duânın okunacağını bizzat öğretmiştir. İstiharenin ehemmiyeti hususunda Câbir bin Abdullah şöyle demektedir:
“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu:
‘Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.”4
İstihare namazı iki rekâttır. İmam Gazalî bu namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne, ikinci rekâtında da Kul hüvellahu ehad sûrelerinin okunmasını tavsiye eder.5
Namazı kıldıktan sonra Peygamberimizden (a.s.m.) rivayet edilen şu duâ okunur:
“Allâhümme estehiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlike’l-azim. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmu’l guyûb. Allâhümme inkünte ta’lemu enne hâza’l-emre hayrun li fi dini ve meâşi ve âkıbeti emri tev âcili emri ve âcilihi. Fekdurhu li ve yessirhu li summe bârik li fihi. Ve in künte ta’lemu enne hâza’l-emre şerrun li fi dini ve maâşi ve âkıbeti emri ev âcili emri ve âcilihi f’asrifhu anni va’srifni anhu ve’kdur li el-Hayra haysü kâne. Sümme ardihi bihi” (Buharî, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, III, 344).
İstihare duasının anlamı: “Allah’ım yapmayı düşündüğüm su işin işlenmesinden yahut terkinden hangisinin hayırlı olduğunu bana ilminle kolaylaştır. Kudretinle senden güç istiyorum. Senin büyük fazlından ihsan buyurmanı dilerim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen şeyi çok iyi bilensin, Allah’ım. Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı olduğunu bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur”6
Dua okunurken, “bu iş” şeklinde geçen yerlerde yapılması istenen iş zikredilir. Bu şekilde duanın Türkçesi okunabileceği gibi, Arapça aslını okumak daha faziletlidir. Duânın aslı, verdiğimiz bu kaynaklarda olduğu gibi, ilmihal kitaplarında da mevcuttur.
Kişi istihare ettikten sonra kalbi hangi tarafa meylederse onu yapmalı, istihareden önceki peşin hüküm ve kanaatini bırakmalı, kendi temayülüne dayanmalıdır. İstihareye rağmen bir temayül ve gönül yatışması görülmediği takdirde, istihareyi tekrarlayabilir. Bu sünnettir. Bununla alâkalı olarak Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.”7
İş acele olup da istihareyi tekrarlamak mümkün değilse şöyle duâ edilir:
“Allah’ım, hakkımda hayırlı olan ne ise onu nasip et. Beni kendi halime bırakma.”
İbni Abidin, istihare eden kimsenin dileğinin uygun olup olmadığına işaret olarak şöyle bir kayda yer verir:
“Yatmadan önce dua okunur ve abdestli olarak kıbleye yönelerek yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülürse o işin hayır olduğuna, siyah ve kırmızı görülürse de şer olduğuna işaret eder. Şerli olandan kaçınmak icap eder.”8
Bütün bunlarla birlikte istihare, müşkül durumlarda mü’minler için ruhî ve mânevî bir kuvvettir. Bir işte tereddütte kalan bir mü’min iki rekât namaz kılarak Cenab-ı Hakka yönelir. Teşebbüs edeceği iş, seçeceği hayat arkadaşı, dini, dünyası ve âhireti için hayırlıysa gönlünde bu işe karşı bir ferahlık uyandırmasını, vücudunda bu işi yapabilmeye kudret ve kuvvet yaratmasını; şayet bu iş dini, dünyası ve âhireti için hayırlı değilse gönlündeki meyli yok etmesini Cenab-ı Haktan niyaz eder. İçinde de bir hafiflik duyar. İstihare ettiği şey hakkında kendisi için hayrın görüleceğine kalben emin olur. Neticesinde râzı olur.
1. Şûra Sûresi, 38.
2. Âl-i İmrân Sûresi, 118.
3. Tecrid Tercemesi, 4:135.
4. Buharî, Küsuf: 75.
5. İmam Gazalî. İhyâu Ulûmiddîn. (Daru İhyâi’l-Kütübü’l-Arabî) 1:207.
6. İbni Mâce, İkametetü’s-Salât: 188; Buharî, Küsuf% 75.
7. Tecrid Tercemesi, 4:143.
8. İbni Âbidin, 1:461.
İstiharede görülen rüya ile amel edilmezse ne olur, bu rüyanın bağlayıcılığı nedir?
İstiharede görülen rüyanın bağlayıcılığı yoktur; yani kişi isterse bu rüya ile amel etmeyebilir.
Ticaret, evlilik, seyahat ve benzeri bir işe teşebbüs eden kimse, o işin kendisi için hayırlı olup olmayacağı hususunda tereddüde düşerse, şüphesini giderecek, tereddüdünü ortadan kaldıracak hal çareleri aramak ister. Bu hususta yapılacak ilk iş, yapılması istenen meselenin meşrûluğunun ve helâlliğinin araştırılması, dinî ölçülere uyup uymadığının incelenmesidir. Kişinin kendisi bir neticeye varamadığı takdirde en sıhhatli yol, o meseleyi münasip olan ehliyetli birisine danışmak, onun fikrini almak, gerekirse meseleyi enine boyuna bütün teferruatıyla konuşmak; kısaca istişare yapmaktır. İstişare yapılacak insanın da tecrübeli, bilgili ve sözüne itimat edilir olması gerekir.
Bir meseleyi kendi aralarında istişare etmeyi, oturup konuşmayı mü’minlerin vasıflarından sayan Kur’ân-ı Kerim, “Onların işleri aralarında müşavere iledir.”1 buyururken, istişare ederken ehil kimselerin seçilmesini, fikren ve inanç bakımından yabancı olanlarla istişare yapılmaması hususunda da ikazda bulunmaktadır:
“Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri içli dışlı dost edinip sırlarınıza ortak etmeyin. Onlar sizi zarara sokmakta kusur etmezler. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Size düşmanlıkları sözlerinden belli olmuştur; açığa vurmayıp da kalblerinden gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Biz size dostunuzu ve düşmanınızı böylece gösterip âyetlerimizi açıkladık—eğer akıl ederseniz.”2
Görüldüğü gibi basiret sahibi mü’min, kendi hususi meselesini, her önüne gelene açmamalı, rastgelenin fikrini almamalı. Çünkü kendisine yardımcı olacak birisini ararken çok kere onunla konuşması neticesinde yanlış karara varmasından dolayı hatâya düşeceğini hesap etmelidir. Çünkü insanın aldığı bazı kararlar hayatı boyunca kendisini bağlayabilir, tesiri altına alabilir; tahsil, iş ve evlilik gibi.
Tam ölçüp tartmadan bir iş kuran kimse, öyle ki birgün gelir, işinin ters gittiğini görür, iflâsa gittiğin anlar, neticede sermayesini de kaybedebilir. Bu hal maddî hayatına, hem de mânevî hayatına çok büyük tesir icra eder. Yine inceleyip araştırmadan bir evlilik hayatı kuran insan bu aceleciliğin ve tedbirsizliğin cezasını hayatı boyunca çekebilir, dünyasını zehir edebilir. Bunun için istişareyi kendimize alışkanlık hâline getirmeli, en basit meselemizi dahi tecrübeli ve ehliyetli birisine sormadan yapmamalıyız.
Bütün hayat safhalarıyla ümmetine mükemmel bir örnek olan Sevgili Peygamberimiz (asm) her meselesini yakınları ve sahabileriyle istişare eder, onların da fikrini alır, öyle karar verir, işe başlardı. Halbuki kendisi bir peygamber olması hasebiyle vahye mazhardı; herkesten zeki, akıllı, derin fikirli, sâlim düşünceli bir insandı. Vahiyle sâbit olmayan hemen hemen bütün meselelerde ashabiyle istişarede bulunurdu. Ümmetini de istişaresiz iş yapmamaları için tenbih eder ve istişare edenin hiçbir zaman pişman olmayacağını ifade buyururdu:
“İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisada riayet eden maişetçe aile belâsını çok çekmez.”3
Dikkat edileceği gibi hadis-i şerif mü’minin sosyal hayatını üç temel esasa riayet etmeye bağlamıştır: İstişare, istihare ve iktisat. Bilhassa bunlardan istişare ve iktisadın ne kadar ehemmiyet taşıdığı şüphe edilmez bir gerçektir.
Hadis-i şerifte tavsiye istihare de, istişare ettiği halde kalben rahat olmayan ve hissen tatmin olamayan kimselerin başvurabileceği bir sünnettir.
İstihare, lûgat mânâsı itibariyle, Allah’tan hayır dilemektir. Yani yapılacak bir işin iyi mi, kötü mü olduğunu yahut o işi hemen mi, yoksa bir müddet sonra mı yapmanın daha iyi netice vereceğini anlamak ve kalbin o meseleye yatışmasını Allah’tan dilemek ve istemektir.
İstihare Peygamberimizin (asm) bir sünnetidir. Ümmetine tavsiye ettiği bir duâ ve ibadet şeklidir. Peygamberimiz (a.s.m.) istiharenin nasıl yapılacağını, hangi duânın okunacağını bizzat öğretmiştir. İstiharenin ehemmiyeti hususunda Câbir bin Abdullah şöyle demektedir:
“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu:
‘Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.”4
İstihare namazı iki rekâttır. İmam Gazalî bu namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne,” ikinci rekâtında da “Kul hüvellahu ehad” sûrelerinin okunmasını tavsiye eder.5
Namazı kıldıktan sonra Peygamberimizden (a.s.m.) rivayet edilen şu duâ okunur:
“Allah’ım, bu işimin hakkımda hayırlı olacağını yalnız Sen bildiğin için bana doğrusunu göstermeni niyaz ediyorum. Senin sonsuz kudretine iltica ediyor, yardım bekliyorum. Yüce lütfundan ihsan etmeni istiyorum. Muhakkak Senin her şeye gücün yeter; ben ise hiçbir şeye güç yetiremem. Sen her şeyi bilirsin, ben ise hiçbir şey bilmem; Sen bütün gaybları bilirsin, Allah’ım, bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı ise bunu bana nasip eyle. Sonra bunda benim için feyiz ve bereket vücuda getir. Şayet bu iş benim dinim, yaşayışım, işimin âkibeti, dünyam ve âhiretim hakkında hayırlı değilse, bunu benden, beni bundan vaz geçir. Bu hususta gönlümde bir meyil bırakma. Benim için hayırlısı ne ise onu kolaylaştır. Sonra da beni takdir buyurduğun bu hayırla hoşnut eyle.”6
Dua okunurken, “bu iş” şeklinde geçen yerlerde yapılması istenen iş zikredilir. Bu şekilde duanın Türkçesi okunabileceği gibi, Arapça aslını okumak daha faziletlidir. Duânın aslı, verdiğimiz bu kaynaklarda olduğu gibi, ilmihal kitaplarında da mevcuttur.
Kişi istihare ettikten sonra kalbi hangi tarafa meylederse onu yapmalı, istihareden önceki peşin hüküm ve kanaatini bırakmalı, kendi temayülüne dayanmalıdır. İstihareye rağmen bir temayül ve gönül yatışması görülmediği takdirde, istihareyi tekrarlayabilir, bu sünnettir. Bununla alâkalı olarak Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan mânâdadır.”7
İş acele olup da istihareyi tekrarlamak mümkün değilse şöyle duâ edilir:“Allah’ım, hakkımda hayırlı olan ne ise onu nasip et. Beni kendi halime bırakma.”
İbni Abidin, istihare eden kimsenin dileğinin uygun olup olmadığına işaret olarak şöyle bir kayda yer verir:
“Yatmadan önce dua okunur ve abdestli olarak kıbleye yönelerek yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülürse o işin hayır olduğuna, siyah ve kırmızı görülürse de şer olduğuna işaret eder. Şerli olandan kaçınmak icap eder.”8
Bütün bunlarla birlikte istihare, müşkül durumlarda mü’minler için ruhî ve mânevî bir kuvvettir. Bir işte tereddütte kalan bir mü’min iki rekât namaz kılarak Cenab-ı Hakka yönelir. Teşebbüs edeceği iş, seçeceği hayat arkadaşı, dini, dünyası ve âhireti için hayırlıysa gönlünde bu işe karşı bir ferahlık uyandırmasını, vücudunda bu işi yapabilmeye kudret ve kuvvet yaratmasını; şayet bu iş dini, dünyası ve âhireti için hayırlı değilse gönlündeki meyli yok etmesini Cenab-ı Haktan niyaz eder. İçinde de bir hafiflik duyar. İstihare ettiği şey hakkında kendisi için hayrın görüleceğine kalben emin olur. Neticesinde râzı olur.
Kaynaklar:
1. Şûra Sûresi, 38.
2. Âl-i İmrân Sûresi, 118.
3. Tecrid Tercemesi, 4:135.
4. Buharî, Küsuf: 75.
5. İmam Gazalî. İhyâu Ulûmiddîn. (Daru İhyâi’l-Kütübü’l-Arabî) 1:207.
6. İbni Mâce, İkametetü’s-Salât: 188.
7. Tecrid Tercemesi, 4:143.
8. İbni Âbidin, 1:461.
Kişinin istişareyi bırakıp istihare yapması uygun mu?
Bir işin, hakkımızda hayırlı olup olmadığını anlamak için rüyaya yatmaya istihare denir. Bir işi ehline sormaya da istişare denir. İstişare sünnettir; hatta Resulullaha farzdı. Hâlbuki elbette vahiyle öğrenebilirdi. Cebrail aleyhisselamdan Allahü teâlânın muradını sorup öğrenebilirdi veya bizzat kendisi devamlı istihare yapabilirdi; ama Allahü teâlâ istişare yapmasını emretti. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Bir iş yapacağın zaman arkadaşlarınla istişare et!) [Al-i İmran 159]
İyi kimseler övülürken de, (İstişare ederek iş yaparlar) buyuruluyor. (Şura 38)
İnsan, malını, güvendiği kimseye bıraktığı gibi, doğru söyleyeceğine emin olduğu kimseyle istişare eder, danışır. Meşveret [danışmak], insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir. Meşveret olunacak kimsenin, insanların halini, zamanın ve memleketin şartlarını bilmesi lazımdır. Buna, siyaset bilgisi denir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören, hatta sıhhati yerinde olması gerekir.
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Salih olan âlimlerle istişare edin!) [Taberani]
(İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ. Maverdi]
(İstişare eden, pişman olmaz.) [Taberani]
(Yapacağı işi ehliyle istişare edene, o işin en güzeli nasip olur.)[Taberani]
(Akıllıya danışıp onu dinleyen doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.) [İ. Maverdi]
(Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.)[Ebu Davud]
Hazret-i Âdem, (İşlerinizi istişareyle yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz kalmazdım) buyuruyor. Hazret-i Ömer de, (Allah’tan korkanlarla istişare edin) buyurmuştur.
Demek ki, işin ehli olanla istişare, istihareden üstündür, yani istişare şartları varken istihare yapılmaz. Ancak, danışacak salih, güvenilir bir zatı tanımayan, istihare yapmalıdır.
Istihare nazmazinda kafurun suresi yerine herangi bi sure okunabilirmi felak nas kevser?