Eve Bereket Getiren Amel
Nimetlerin devamı ve bereketini arttıran, insanın maddi manevi hayatına bolluk ve bereket getiren amel…
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:
“Sen ey zengin kişi! Allâh’ı unutup hep maddî servetinle iştigâle dalma! Zira muhtemeldir ki yarın gelir, fakat sen fakir düşmüş olursun.”
Mülk, Allâh’ındır. Onu -bir imtihan olarak- dilediğine bol verir, dilediğinden de kısar. Fakirlik gibi zenginlik de birer ilâhî imtihandır.
Varlık, Cenâb-ı Hakk’ın bir emanetidir. Ne zaman verip ne zaman alacağı meçhuldür. Dolayısıyla onu hep elde kalacakmış zannetmek, emânet edene değil de emânete güvenip dayanmak, büyük bir gaflettir.
NİMETLERİN DEVAMI VE BEREKETİN BAĞLI OLDUĞU AMEL
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede;
“…Eğer şükrederseniz elbette size (nîmetimi) artırırım…” (İbrahim, 7) buyurarak, nîmetlerin devamının ve bereketinin “şükre” bağlı olduğunu bildirmektedir.
Hazret-i Ali –radıyallâhu anh– da şöyle buyurmuştur:
“Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allâh’ın nîmetlerini elinden kaçırma!”
BU AİLEYE BEREKET KAPISI HİÇ KAPANMADI
Şu hâdise, nîmetleri elden kaçırmamanın yolunu ne güzel îzah etmektedir:
Allah Teâlâ peygamberlerinden birine vahyederek:
“‒Ben, filân kulumun, (bir imtihan olarak) ömrünün yarısını fakirlik, yarısını da zenginlikle geçirmesine hükmettim. Hangisini evvel isterse onu vereceğim. Kendisine sor, arzusunu beyân etsin.” buyurdu.
O peygamber, bu adamı çağırdı ve gelen vahyi haber verdi. Adam, sâliha bir hanım olan zevcesiyle istişâre etmek istediğini söyledi. İstişâresi üzerine de hanımı:
“–Zenginliğin evvel olmasını tercih et!” dedi.
Adam:
“‒Zenginlikten sonra fakirlik zordur. Fakirlikten sonra zenginlik ise pek tatlıdır.” dediyse de hanımı:
“–Bu hususta benim dediğime bak!” karşılığını verdi.
Adam, o peygambere gidip, evvelâ zenginliği tercih ettiğini bildirdi. Allah Teâlâ ona bütün zenginlik kapılarını açtı, büyük bir bolluk ve bereket ihsân eyledi.
O firâsetli hanım, kocasına dedi ki:
“–Eğer bu nîmetin, ömrünün sonuna kadar devam etmesini istiyorsan, Allâh’ın kullarına karşı cömert ol. Kendine bir elbise aldığın zaman, muhakkak bir fakire de elbise al; kendin ne yiyip içersen fukarâya da onlardan ikram et…”
Adamın ömrünün ilk yarısı böyle bolluk içinde ve şükür ile geçince, Allah Teâlâ o peygamberine vahyederek:
“–Ben o kuluma (bir imtihan olarak) ömrünün yarısını zenginlikle, yarısını da yoksullukla geçirmesini teklif etmiştim. Fakat o kulum, bütün nîmetlerime şükretti. Şükür ise nîmetin ziyâde olmasını ve devam etmesini gerekli kılar. O sâlih kuluma, ömrünün geri kalan kısmını da zenginlikle geçirmesini takdir ettiğimi müjdele!” buyurdu.[8]
Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe, 39)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2018 – Mart, Sayı: 384, Sayfa: 032