HZ. SABİT İBNİ KAYS (r.anh)

0
985

Sâbit İbni Kays radıyallahu anh gür sesli ve güzel konuşan bir sahâbi… Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hatîbi olmakla tanınan bir yiğit… Konuşmasıyla dinleyenleri hayran bırakan bir hatip… cihadmeydanlarında ise cengâverliğiyle meşhur bir kahraman…
O, Yesrib’in sayılı kişilerindendi. Hazrec kabilesine mensuptu. Hicretten evvel müslüman oldu. Mekke’li genç davetçi Mus’ab (r.a)’ın güzel sesiyle okuduğu Kur’an ayetlerini dinledi. Bundan etkilendi ve gönlünü islâm’in nuruna açtı. Kelimei şehadet getirerek islâm’a girdi.
O, iki Cihan Güneşi Efendimiz’i Medinei Münevvere’ye hicret ettiği zaman, büyük bir süvari gurubuyla karşıladı. Onun önünde durarak son derece beliğ bir konuşma yaptı. şöyle ki:
“Ya Rasûlallah! Biz canlarımızı, çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruduğumuz gibi seni koruyacağımıza söz veriyoruz. Buna karşılık bize ne var? Bize neyi va’dediyorsunuz?” dedi. Fahri Kâinat (s.a) efendimiz bu samimi karşılama ve suâle karşı tek kelime ile: “Cennet…” diye cevap verdi. Orada bulunanlar bu cevaptan çok memnun oldu ve birlikte: “Kabul ettik Ya Rasûlallah!.. Râzıyız Yâ Rasûlallah!..” diye sevinçlerini bildirdiler.
Ne güzel va’d!.. Ne güzel cevap!… Kendisine tâbi olanlara Allah’ın rızası ve cennetini müjdelemek… Ashab bu halis niyyet ve maksatlarla başka şeylere değer vermediler… Gelgeç sevdâlara kapılmadılar… Fâni lezzetlerle telezzüzü terkedip ebedi hayat için çalıştılar…
Rasûli Ekrem (s.a) efendimiz arap şâir ve hatipleri geldiğinde hatiplere karşı Sâbit İbni Kays (r.a)’ı şairlere karşı da Hassan İbni Sâbit (r.a)’i görevlendirirdi. 630 m. senede Beni Temim’den bir heyet geldi. Fahri Kâinat (s.a)’den izin alarak övünme yarışı yapmak istediler. Efendimiz de: “Hatibinize izin verdim. Konuşsun.” buyurdu Utarid isminde bir hatip ayağa kalktı. Zengin olduklarını iyi işler yaptıklarını, halkın en güçlüsü en faziletlisi olduklarını sayıca çok ve cihada çabuk hazırlandıklarını, sayıp döktü. Sonunda da; Bizim gibi faziletlere sahip olanınız varsa çıksın da görelim? dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz Sâbit İbni Kays (r.a)’a cevap vermesini emir buyurdu, Sâbit kalktı ve şöyle cevap verdi:
“Hamd Allah’a mahsustur. Ben O’na hamd ederim, O’na iman eder ve O’ndan yardım isterim. O’na güvenir, O’na dayanırım. O birdir. Eşibenzeri yoktur. Gökde ve yerde ne varsa hepsini yaratan ve yaşatan O’dur. O’nun ilmi her şeyi içine almıştır. Gizli ve açık her şeyi bilir. Yarattıklarının en hayırlısını Peygamber olarak gönderdi. O insanların en doğru sözlüsüdür. Soyu en asil soydur. Emindir. En cömerddir. Her bakımdan insanların en üstünüdür. Allah Teâlâ ona kitabını indirdi. O insanları Allah’a iman etmeye çağırdı. Biz bu daveti kabul ettik. O’na tâbi olduk. Bu daveti kabul edenler kavmimizin en hayırlıları oldular. Bu davete karşı gelenlerle biz cihad edeceğiz. inananların canlarını ve mallarını koruyacağız. Allah’a hamdolsun ki bizleri dininin yayılmasına vasıta kılıp, Resûlünün yardımcıları olarak şereflendirdi. Ben bunları söylüyorum. Allah’dan kendim ve bütün mü’minler için afv ve âfiyet dilerim.”
Temim heyetinin şâiri kalktı şiirini okudu. Buna karşı da Hassan İbni Sâbit cevap verdi. İslâm hatip ve şâirinin hutbe ve şiirleri karşısında Beni Temim’in reislerinden Akra İbni Habis Peygamber efendimiz için: “Bu zât muvaffak olmuştur. Vallahi onun hatibi ve şairi bizimkinden daha kuvvetlidir. Ses ve sedâları, mânâları daha güzeldir. Bu zat Allah tarafından korunuyor.” diyerek hakkı kabul etti. Kelimei şehadet getirerek müslüman oldu. Sevgili Peygamberimiz ona: “Bundan önceki halin sana zarar vermez.” buyurdu Reislerinin peşinden Temim halkı da akın akın islâm’a girdi.
Sâbit İbni Kays (r.a) Rabbinden çok korkan, onun gazabını çekecek her şeyden uzak duran bir müttaki mü’mindi. Birgün Resûli Ekrem (s.a) onu, korkudan titrerken gördü. “Neyin var Yâ Sâbit!” dedi. O da: “Mahvolmaktan korkuyorum.” dedi. Efendimiz: “Niçin Ya Ebâ Muhammed!” dedi. Sâbit (r.a) da: “Allah Teâlâ, yapmadıklarımızla övülmeyi istemememizi emretti. Halbuki ben kendimi övülmeyi seviyor görüyorum. Allah bize büyüklenmeyi yasakladı ama ben kendimi beğendiğimi zannediyorum.” diye cevap verdi! Bunun üzerine Fahri Kâinat (s.a) efendimiz onun korkusunu şöyle gidermeğe çalıştı: Sabit! Övülmüş olarak yaşamaya, şehid olmaya ve Cennet’e girmeye razı olmaz mısın?” dedi. Bu müjdeyle onun yüzü aydınlandı. Gülerek: “Evet isterim Yâ Rasûlallah!” dedi. Efendimiz: “İşte bunlar senin için var..” buyurdu.
Yine o: “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığıniz gibi Peygambere yüksek sesle bağırmayın. Yoksa farkına varmadan, işledikleriniz boşa gidiverir” (Hucurat:2) ayeti nazil olunca evine çekildi. Rasûlullah’ın mescidine gelmedi. Kendini, yaptıklarım boşa mı gidiyor diye hesaba çekti. Yanına gelenlere bu sebepten gelmediğini söyledi. Efendimiz bunu haber alınca ona adam gönderdi ve:
“Git ona şöyle söyle. Sen cehennemlik değilsin. Cennetliksin…” buyurdu.
Ne hassasiyet!… Ne derinlik!… Ne iman!… Ne sevgi!… Allah’ım bizleri de böyle hassas anlayışlı ve titiz davranışlı eyle!…
Sâbit İbni Kays (r.a) Hz. Ebû Bekir (r.a) devrinde Yemâme cihadına katıldı. Müseylime üzerine gönderilen orduda Ensar’lı askerlerin kumandanıydı. O gün kefenini giydi. Hanut yağı sürerek bedenini kokuladı ve meydana atıldı. Müslümanların hamiyetlerini kabartan, müşriklerin de korkularını çoğaltan bir vuruşmaya girdi. Şiddetli darbeler aldı. Fakat düşmanın da gücünü kırdı. Orada şehid düştü. Cenâbı Hak şefaatlerine nail eylesin. Amin.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.