Kavmi, Sa’d’ın karşıdan geldiğini gördüklerinde şöyle dediler:
‘Allah’a and içeriz ki o, yanımızdan ayrıldığı sıradaki yüzünden farklı bir yüze sahiptir. Daha yumuşamış ve öfkesiz görünmektedir’. Sa’d onların yanına geldiğinde
‘Ey Eşheloğulları! Siz beni nasıl tanıyorsunuz?’ dedi. Onlar da
‘Sen bizim efendimizsin. Fikir bakımından en üstünümüz, nefis bakımından da en temizimizsin’ dediler. Bunun üzetine Sa’d
‘Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne iman edinceye kadar sizin erkekleriniz ve kadınlarınızla konuşmak bana haram olsun. Ta ki siz Allah’a ve Rasûlü’ne iman edinceye kadar haram olsun!’ dedi. Andolsun ki daha akşam olmadan önce Abdu’l-Eşhel yurdundaki bütün erkekler ve kadınlar müslüman oldu.
Es’ad ile Mus’ab birlikte Es’ad b. Zürâre’nin evine gittiler. Onun yanında kalarak halkı İslâm’a davet ettiler. Böylece içinde müslüman kadın ve erkeklerin bulunmadığı hiçbir Ensar evi kalmadı. Ancak şunlar müstesnâ: Benî Ümeyye b. Zeyd, Benî Hatme, Benî Vâil ve Benî Vâkıf ki bunlar Evs’e bağlı idiler.[1]
Es’ad b. Zürâre, Mus’ab b. Umeyr’le birlikte Merek kuyusu başına veya ona yakın bir yere gelerek oturdular. Onlar çevre halkından olan müslümanlara haber gönderdiler. Onlar da gizlice gelerek bu ikisinin yanına oturdular. Mus’ab b. Umeyr müslümanlarla konuştu ve onlara Kur’an okudu. Fakat bunlar Sa’d b. Muaz’ın kulağına gitti. Sa’d silahını kuşanarak oraya geldi. Elinde bir mızrak olduğu halde yanlarında durdu ve şöyle dedi:
‘Siz neye güvenerek bu kimsesiz, garip kişiyi (Mus’ab) bizim mahallemize getiriyorsunuz. O bizim zayıflarımızı batıl şeylerle kandırıyor. Onları batıl şeylere davet ediyor. Siz ikinize gelince (Es’ad ve Mus’ab’a) bundan sonra bizim himâyemizi göremeyeceksiniz!’ dedi. Sonra onlar ikinci kez yine Merek kuyusuna veya yakınına geldiler. Sa’d b. Muaz’a ikinci kez haber verildi. Fakat bu sefer daha yumuşak bir tehdit savurdu. Es’ad onun bu yumuşaklığını görünce
‘Ey dayımın oğlu! Onun sözünü dinle! Eğer hoşuna gitmeyen birşey görürsen reddet. Hayır işitecek olursan ona icâbet et!’ dedi. Sa’d
‘Peki o ne diyor?’ diye sorunca Mus’ab ona şöyle dedi:
‘Hâ mîm! Apaçık (veya açıklayıcı) kitaba yemin ederim. Biz onu, akıl edesiniz diye Arapça bir Kur’an kıldık’.[2] Sa’d ‘Vallâhi ben ancak bildiğim şeyleri işitiyorum’ dedi. Böylece Allah’ın onu hidâyete erdirmesiyle dönüş yaptı. Fakat dönüş yapıncaya kadar da müslümanlığını açığa vurmadı. Kavmine döndü ve kabilesi olan Abdu’l-Eşhel kabilesini İslâm’a davet etti ve imanını açıklayarak şöyle dedi:
‘Küçük-büyük, erkek-kadın her kim bundan şüphe edecek olursa bundan daha iyi ve daha çok hidâyete erdirici birşeyler getirsin de ona tâbi olalım. Andolsun, bir emir gelmiştir. Boyunlar onun önünde yumuşacıktır’. Bunun üzerine Abdu’l-Eşhel kabilesi Sa’d’ın müslüman olduğunu anladılar ve onun kendilerini imana dâvet etmesiyle de, değersiz bazı kimseler dışında hepsi müslüman oldular. Bu suretle bu mahalle tamamı müslüman olan Ensar mahallelerinin ilki oldu. Bundan sonra da Mus’ab b. Umeyr Mekke’ye, Hz. Peygamber’e döndü.[3]
[1] Bidaye, III/152 (İbn İshak; Abdullah b. Ebubekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm ve başkalarından).
[2] Zuhruf: 43/1/3
[3] Hilye, I/107 ve Tabarani (Urve b. Zübeyr’den). Bu hadisin baş tarafı Hz. Peygamber’in insanları Allah’a ve O’nun Rasulü’ne davet etmesi için fertleri göndermesi konusunda geçmişti.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, sf : 1/176-177.