el-Hâris b. Müslim et-Temîmî’nin Savaşta İnsanları Allah’a Davet Etmesi
– Hz. Peygamber (s.a.v) bizi bir askeri birlikle gönderdi. Hücum edeceğimiz yere vardığımızda atımı sürerek önde giden arkadaşlarıma yetiştim. Biraz ilerleyince Ranîn denilen yerde bir kabile ile karşılaştık. Onlara
‘Lâilâheillallah’ demek suretiyle kanınızı bizden koruyunuz!’ dedim. Onlar da bunu söylediler. Arkadaşlarım beni kınadılar. Bana
‘Bizi, elimize düşen ganimetten mahrum bıraktın’ dediler. Döndüğümüzde durumu Hz. Peygamber’e anlattılar. Hz. Peygamber (s.a.v) beni çağırttı ve bu yaptığımı çok beğendi. Bana şöyle dedi:
‘Şunu bil ki Allah Teâlâ onların her biri için sana şu kadar sevab yazmıştır!’ Ben onların iman etmelerinin sebebi olmuştum. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v) bana şöyle dedi: ‘Senin için bir mektup yazıp benden sonra gelen müslümanların imamlarına seni tavsiye edeceğim’. Dâha sonra bir mektup yazarak mühürledi ve bana verdi ve şöyle buyurdu: “Sabah namazını kıldığın zaman hiç kimse ile konuşmazdan önce yedi kere ‘Allâhümme ecirnî mine-n nâr!’ (Ey Allah’ım! Beni ateşten koru!) de. Eğer o gün ölecek olursan Allah Teâlâ seni ateşten koruyacaktır. Akşam namazını kıldığında da yine kimse ile konuşmazdan önce aynı kelimeleri yedi defa söyle. Eğer o gece ölürsen Allah Teâlâ seni ateşten korur”. Hz. Peygamber’in vefatından sonra ben bu mektubu Ebubekir-i Sıddîk’a götürdüm. O beni emir kıldı ve üzerine mühür vurdu. Ondan sonra Hz. Ömer’e götürdüm. O da aynısını yaptı. Sonra Hz. Osman geldi. Mektubu ona da götürdüm, o da daha öncekiler gibi davrandı.[1]
[1] Kenz, VII/28 (el-Hasan b. Süfyan ve Ebu Nuaym, Abdurrahman b. Hassan el-Kittani’den o da Müslim b. el-Haris b. Müslim et-Tamimi’den. Ravi Müslim b. el-Haris b. Müslim şöyle diyor: ‘Babam Müslim Hz. Osman’ın halifeliği döneminde vefat etti. O mektup yine bizdeydi. Sonra Hz. Ömer b. Abdulaziz geldi ve mahalli idarecimize, beni, babama yazılan mektup ile birlikte kendisine göndermesini istedi. Oraya gittim. Mektubu okudu, üzerine mühür bastı; beni de emir tayin etti’); Müntehab, IV/162.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, sf : 1/200.